Rio de Janerio Gezi Rehberi
Rio de Janerio
Hem gezmesi, hem anlatması çok keyifli bir şehir, Rio de Janerio. O yüzden de bu sefer rehberi biraz uzun tuttuk ve en ince ayrıntısına kadar anlatmaya çalıştık. Malum yol uzun, Rio güzel. Öyle olunca bizde de hikaye bol oldu tabii ki!
O halde başlasın rehber!
Rio de Janerio Gezi Notları ve Rio de Janerio Gezilecek Yerler
Bir kere çok hareketli şehir burası, sahilleri, sokakları, insanları, caiphirinhası. İstanbul’u çok seven ve Frankfurt’ta bol hasretlik çeken bir çift olmamıza ragmen, yok arkadaş Rio hiçbir şehre benzemez, Rio, birçok avrupa şehrine basar afedersiniz. Neyse bir girelim konumuza..
Tam adı ‘Sao Sebastiao Rio de Janerio’. Ama biz ona kısaca Rio diyeceğiz izninizle.
Rio’ya Brezilya’nın bir diğer şehri olan Paraty’den otobüsle geçtik ve yolculuk 6 saate yakın sürdü. Brezilya’da uzun otobüs yolculuklarından hiç çekinmeyin, otobüs koltukları neredeyse 180 derece arkaya yatıp yatak gibi oluyor. (Yolda bi’ Blog olarak iyi uykular dileriz.)
Sao Paulo ve Paraty için 3’er gün yeter demiştik ama Rio için durum farklı. Rio’nun aktivitesi bol, plajları-sahilleri-sokakları bol, adaları bol, gezilecek yerleri bol, lokal gibi takılacak yerleri bol. O yüzden buraya ayırabileceğiniz maksimum zamanı ayırmakta fayda var. Biz Rio’da geçirdiğimiz 1 haftanın hiç bir saniyesinde sıkılmadık.
Rio, Sao Paulo’dan birazcık daha ucuz olsa da genel olarak pahalı bir şehir. Güney Amerika nasılsa ucuzdur oralar dememek lazım, katılacağınız her türlü aktivite size keseyi biraz açtıracak. Para birimi Real, kabaca 1 Real = 1 Lira olarak düşünebilirsiniz.
Brezilya Güney Amerika’da olduğu için doğal olarak mevsimler bize ters gidiyor.Bizde yaz, onlarda kış. Ama kış derken bir Ankara kışı falan düşünmeyin. Adamların kış ayında en düşük sıcaklığı 18 derece. Biz Eylül ayında gittik ve hava 24 dereceydi. Sao Paulo’da hava 20 dereceyken insanlar montla geziyor. Neyse Sao Paulo’lular bi acaip zaten. Onlara burada değindik(buyur edelim)
Rio de Janerio Şehir içi Ulaşım
Rio’da toplu taşıma gelişmiş ve ucuz. Şehrin çoğu yerine metro gidiyor ve metronun ulaşamadığı yerlere de mutlaka otobüs var. O yüzden havaalanından indiğiniz andan itibaren rahatça toplu taşıma kullanırsınız. Taksiye birkaç kez gece otele dönerken bindik. Şöyle söyleyelim siz hesaplayın, taksiye bindiğimiz yerle otelimizin arası 12 kilometre imiş ve 28 Real tutmuş. Ne ucuz ne pahalı diyebiliriz.
Rio’da Konaklama
Rio’nun sahil bölgesinin yıldızları Copacobana ve Ipanema plajları. Gündüz, hayat bu plajlar ve etrafında dönüyor. Lapa bölgesi ise gece hayatının (sadece mekanlarda değil sokaklarda da eğlence var tabii ki) aktığı yer. Biz konaklamak için ‘Americas Copacobana Hotel’i seçtik. Adı üstünde Copacobana bölgesindeydi. Hem gündüzleri çıkıp 5 dakikada plaj bölgesine inebildik hem de akşamları dönerken tedirgin olmadık, şehrin çoğu kısmına göre güvenli bir bölgedeydi. Biz Sao Paulo’da ve Paraty’de otel bütçemizden kısıp Rio’ya yatırım yapmıştık. O yüzden gecelik oda başı kahvaltı dahil 100 Usd ödedik ama isterseniz aynı çevrede daha uygun seçenekler de mevcut hatta hosteller de bol 🙂
Rio’da Güvenlik meselesi (Daha doğrusu çok tehlikeli söylentileri)
İlk defa arkadaşlarımız ve ailemiz ‘magnetimizi unutmayın’ demeden önce ‘orası çok tehlikeli değil mi yahu?’ deyince gitmeden önce içimize bir kurt düşmüştü Rio’ya gelmeden önce.
Size dürüst olacağız, Rio’dan önce gittiğimiz Sao Paulo gerçekten de çok tehlikeli ve çetelerin cirit attığı bir şehirdi. Hem sevemedik hem de gezimiz boyunca hep tedirgin olduk. Ama iyi haber, Rio’da kaldığımız bir hafta boyunca kendimizi hiç tedirgin hissetmedik. Gece sahilde de yürüdük, Lapa bölgesinde de yalnız başımıza takıldık ve hatta meşhur favelaları bile gezdik(tabiki de lokal bir rehber ile gittik. Cengaverlik yapmaya gerek yok, böbreğiniz kaptırmayın) ama kendimiz Sao Paulo’da hissettiğimiz kadar gibi rahatsız hiç hissetmedik. Tam tersine, Rio’nun dans dolu sokakları Brezilya’da her şeyin güllük gülistanlık olmadığını unutturuveriyor insana. Amaan gelmişiz bu Dünyaya bir kere, tehlikeli diye gezmeyelim mi moduna falan giriyorsunuz. İyi de yapıyorsunuz.
Rio de Janerio insanını biz çok sıcakkanlı bulduk. Gerçekten de yardımseverler ve hiç ingilizce konuşmamalarına ragmen vücut dilleriyle anlaşmayı öğrenmişler. Bu konuda ‘One-two-three’ kısmını bile anlamayan Sao Paulo’lulara göre kat kat iyiler yani. Yollarda kaybolursanız yoldan bir iki insan çevirip her şeyi sorabilirsiniz.
Rio’da Gezilecek Yerler
Ohoo… O kadar çok ki! O zaman plaj kısmından başlayalım.
Copacobana, İpanema ve Lebnon Plajları
Copacobana, Ipanema ve Lebnon plajları Rio’nun sahil şeridinde sırayla dizilmiş üç plaj. Literatürde Copacobana sahili Ipanema ve Lebnon’un daha salaş versiyonu olarak geçse de biz üçü arasında pek bi fark göremedik açıkçası. Sadece Ipanema sahilinin uzandığı taraftaki oteller biraz daha lüks ve dükkanlar biraz daha pahalı o kadar. Deniz sonuçta aynı deniz.
Rio’lular sahili aktif kullanım konusunda muazzamlar. Gerçekten de genci yaşlısı sahilde ve her daim bir sporla meşguller. Gündüzleri okulların futbol takımı antreman yaparken öğleden sonra yerlerini hamile platesine bıraktıklarını görüyorsunuz. Hatta sahil üzerinde büyük-yarı kapalı bir spor salonu var. Otobüs duraklarının demirleri bile otobüs beklerken barfiks çekebilecek şekilde tasarlanmış. İnsanlar otobüs beklerken barfiks çekiyor, şaka yapmıyoruz(Düşünsenize 500T bekliyorsunuz ve yanında Hikmet Abi barfiks çekiyor. Düşünemedik)! Ayrıca şehirle sahil iç içe geçtiği için insanlar sahilden çıkıp şehirde bikiniyle gezinebiliyor. Bu açıdan da çok rahat bir şehir. Bu kadar sportif olmanın ödülü olarak da erkeklerinin biskolata erkeği kıvamına geldiklerini tahmin etmişsinizdir. Kadınları da çok sportif ama etrafta dolanan Adriana Lima’lar göremedik hiç. Sanıyoruz ki kadınları sportif oldukları kadar iştahlılar da! 🙂
Copacobana, Ipanema ve Lebnon sahillerinin denizi güzel değil maalesef, pek yüzülecek bir deniz değil. Aşırı dalgalı ve kocaman dalgaların ne zaman “şak” diye size toslayacağı belli olmuyor. Tabi bu dalgalar bize gelmiyor ama o biscolata abilerimiz ve ablalarımız fiziklerini bu dalgalarda yaptıkları sörfe borçlular. Bizim gibi yeteneksizler de genelde denize ayaklarını sokup geri çıkıp şezlonglarda zaman geçirmeye devam ediyorlar. Üçü de halk plajı olduğu için giriş ücretsiz, ortalama 5 real gibi bir para verip günlük şezlong ve şemsiye kiralayabiliyorsunuz. Ha tabi bir de bu plajların genelde aşırı kalabalık olduğunu söylemeden geçmeyelim! (Rod Steward zamanında bu plajda 3,5 Milyon kişilik bir konser vermiş!)
Gelelim bu plajların akşamlarına. Rio’da gece hayatı ‘Lapa’ bölgesinde yoğunlaştığı için Copacobana çevresinde çok insan kalmıyor. Gitmeden önce Copacobana’nın akşamları bu plajın E-5’e döndüğünü okumuştuk (anladınız siz onu) ve akşam olunca plaj tarafında zaman geçirmemek konusunda çok ciddiydik ama akşam otele dönerken birkaç kez önünden geçtik ve gözümüze gerçekten de tehlikeli olabilecek bir sahne hiç çarpmadı. Sahilde oturup bira içen gençler, ısrarla futbol oynamaya devam edenler, seyyar satıcılar ve sahil kenarındaki ufak tefek barlarda kokteyl içenler vardı. Acaba Copacobana favelalara yakın olduğu için insanlarda böyle bir önyargı mı oluşmuş diye düşünmeden geçemedik. Son gecemizi de gece yarısına kadar sahil kenarındaki kafelerde oturarak geçirdik ve yine gözümüze normal gözüktü. Ya biz perde arkasını hiç göremedik ya da bu bölgenin geceleri çok tehlikeli olduğu bir şehir efsanesinden ibaret. Kararı siz verin!
Ipanema ve Lebnon bölgesi de aşağı yukarı Copacobana’yla aynı. Bu bölgede akşamları sahilde bira içen gençlerden ziyade insanlar sahil kenarındaki lüks barlarda oturup milli içki Caiphirinha’yı ya da hindistan cevizi sütlerini yudumluyorlar. Birazcık kesenin ağzını açmak isteyenler için Ipanema plajının devamında ‘Rua Visconde de Piraja’ isimli uzun bir alışveriş sokağı var ve incik cincik her türlü butikten lüks restoranlara kadar burada mevcut. Biz şöyle bir gezindik ama anı olsun diye aldığımız iki tişört dışında bir şey bulamadık! (o tişörtler de şu an pijama üstü oldu ama bu konu dışı sanırız)
Söylemeden geçmeyelim, bu plajlarda sürekli bir şeyler satılıyor, ama sürekli! Alkol, atıştırma, yastık, mayolar, bikiniler aklınıza ne gelirse. Akşam üstü ise pazar kuruluyor ve aklınıza gelebilecek her türlü el ürünü var. Çok ucuz olmasa da
pazarlık yaparak eve götürmek üzere hediyelik tablolar alabilirsiniz. Biz bol pazarlıkla tanesi 15 Real’e yağlı boya resimler almayı başardık.
Kurtarıcı İsa Heykeli – Cristo Redentor
Rio de Janerio’nun tepesinden kollarını açan bu İsa Heykeli Rio’nun en büyük simgesi. Ufak bir bilgi verirsek, Corcovada Dağı’nda bulunuyor ve dünyanın en geniş heykeli. Yüksekliği de 30 metre ve şu an itibariyle de Dünyanın yeni 7 harikasından biri. Uzun yıllar Portekiz boyundurluğunda bulunan Brezilya’nın özgürlüğünü ilan etmesinin yüzüncü yılında yapılmış. Buraya gitmek için merkezden trene biniyorsunuz. Tren palmiyelerin falan olduğu değişik bir yoldan giderek 15 dakikada tepeye varıyor. Giriş ücreti ve tren ücreti toplam 45 Real civarı fakat tabii ki öğrenci kartına indirim var. Yanınıza almayı unutmayın. 🙂
Gel gelelim Rio’ya sisli bir hava çıkarsanız, ne umduk ne bulduk moduna geçebilirsiniz! O yüzden bir havaya bir de şansa güvenip çıkacaksınız. Sisli havaya denk gelirseniz ‘E uçaktan da inerken zaten böyle görünüyo sisli puslu’ deme ihtimaliniz var. Biz şanslı günümüzdeydik ve karşımıza mis gibi bir Rio de Janerio manzarası çıktı. Çok havalı selfieler çekmiş de olsak bir Brezilyalı fotoğrafçının yakın tarihte heykelin de üstüne çıkıp çektiği selfie kadar havalı olamayacağı için buraya onu bırakıyoruz. 🙂
Bu arada bu meşhur İsa Heykelinin ön tarafı şehrin zengin kısımlarına arka tarafı ise ‘varoş’ olarak bilinen favelalara bakıyor. Bazı favela insanları bunu ‘İsa kollarını zenginlere açarken fakirlere sırtını döner’ olarak yorumluyormuş.
Sugar Loaf (Pao de Acucar)
Gelelim karşı ki tepelere! İsa Heykeli’nin bulunduğu tepenin hemen karşısında Rio’nun bir başka meşhur tepesi ‘Sugar Loaf’ var. Burası da Rio’nun ikiz tepelerı olarak geçiyor ve Corcovada tepesiyle birlikte Rio’yu en iyi görebileceğiniz manzara burada. Adı üstünde iki tepeden oluşuyor. Önce ‘Marro du Urca’ dağına teleferik ile çıkıyorsunuz ve bir diğer bağlantıyla da ‘Sugar Loaf’a ulaşıyorsunuz. O değil de buranın manzarası gerçekten çok güzel! Şehrin bütün sahillerini, tepelerini ve İsa Heykeli’nin kendisini bile bu tepeden görebiliyorsunuz. İsa kusura bakmasın ama biz bunu daha çok beğendik!
Buraya gelen birçok tur var ama turla gelmenize hiç gerek yok. Biz Copacobana’daki otelimizden taksiyle teleferiğin başladığı yere kadar geldik ve taksiye ödediğimiz 10 real(gerçi taksici yolu uzatmaya çalıştı ama yermiyiz biz, Türkiye’de senin gibisinden çok var dayı!) ve teleferik ücreti hariç hiç bir şeye para ödemedik. ( Biz bu tur işini sevmiyoruz arkadaş hep kazıklıyolar adamı)
Burada tepede oturabileceğiniz çeşitli cafeler ve barlar var. Bu keyif kısmı biraz pahalı ama elinize içkinize alıp şu aşağılara bakmak gerçekten güzel. Tursuz gelip paranızı bu kısma saklayabilirsiniz! (Bak yine bilendik, parayı niye turcular kazansın dimi! çok kazıklandık zamanında)
Size pek samimi bir tavsiye vereceğiz, eğer zamanınız varsa ‘Sugar Loaf’tan dönerken hiç bir araca binmeyin ve Copacobana’ya kadar yürüyün. Rio’nun turistik olmayan sokakları bile çok keyifli. O sokaklarda yürürken bir blogda okuyamayacağınız şeyler mutlaka çıkacaktır. Sugar Loaf’tan Copacobana’ya yürümek bizim hızımızla 1 saat sürdü ve yolda çok güzel cafelere, sokak sanatlarına, grafitilere rastladık. Bizi en çok etkileyen ise bir durağın yanına yapılmış olan sokak kütüphanesiydi. Biz Türk kafasıyla ‘Acaba akşam olunca bu kitapları çalmıyolar mı’ diye düşünürken etraftan yerli birisi bizi aydınlattı. Meğer 4 sene önce bu sokakta bir çete çatışmasında yoldan geçen masum bir çocuk ölmüş ve kütüphane de sokakta çocuğun anısına ailesi tarafından yapılmış. 4 yılda gelen geçen ve hikayeyi bilen insanlar bu minik kütüphaneyi zamanla büyütmüşler.
Belki bu kütüphaneli sokağa rastlamazsınız ama şehrin başka hikayeleri mutlaka çıkar karşınıza.
Eski Merkez Meydanı
Tepelerle işiniz bittiyse metroyla ‘Cinelandia’ durağına gidip buradan şehrin eski merkezini gezmeye başlayabilirsiniz. Burada şehrin hükümet binaları, kiliseler, katedraller ve bize göre en güzel klisesi olan ‘Candelaria Klisesi’ var. Eğer ilginizi çekiyorsa bu klisenin tam karşısındaki Deniz Askeri Müzesi’ne de gidebilirsiniz. Bu deniz askeri müzesinin içinde isterseniz 20 real verip bir tekne turuna katılabiliyor ve bir korsan gemisini fotoğraflayabiliyormuşsunuz. Biz kilise ve katedralleri gezdikten sonra bu askeri müze kısmını es geçtik. (Akşam oluyordu ve akşama hazırlanmak gerekti!) 🙂
Favelalar
Gel gelelim favelalar kısmına. Favelaları hiç duymamış olanlar için, favelaların bizdeki karşılığı tam olmasa da gecekondu(Bunun üzerine daha detaylı bir yazı yazacağız gelecek zamanlarda). Ama bizdeki ufak çaplı gecekondu mahalleleri gibi düşünmeyin. Sadece Rio’da 600 tane favela yerleşimi var ve yaklaşık 15 milyon kişinin yaşadığı Rio’da şehrin yüzde 30’u favela kısmında yaşıyor. Sayısını siz hesaplayın.
Sao Paulo ile Rio bu konuda birbirinden farklı. Sao Paulo’da favelalar tamamen şehrin dışında. Rio’da ise coğrafi ve kültürel olarak şehrin içinde. Bu açıdan Rio biraz Türkiye’ye benziyor. Bizde nasıl yeni yapılan ‘lüks residance’lerin bahçelerinde hala gecekondulara rastlamak mümkünse Rio’da da sizi en güzel restoranların olduğu sokağa götürecek otobüsler favelaların ortasından geçebiliyor ya da super-lüks dairelerin olduğu sokakların hemen bitişiğinde favelalar oluyor. Hangisi daha iyi bir durum derseniz, ikisi de çok kötü. Favelalar ile anlatabileceğimiz mutlu bir hikaye yok maalesef.
Genelde bir şehri anlatırken, şu müzesine ya da bu cafesine mutlaka gidin demekten kaçınıyoruz ama eğer Rio’ya kadar geldiyseniz, bir de şehrin öteki yüzü favelaları gerçekten görün. Rio’da bizi en çok etkileyen şehrin bu iki yüzü arasındaki tuhaf ayrım oldu.
Favelalara giden bir sürü tur var. Genelde turlar dışarıdan bir rehberle ve favela bölgesinden bir-iki ev ile anlaşıyor. Rehber de size bu iki evi gezdirip otele geri bırakıyor. Biz gerçekten de faveladan çıkma yerel bir rehber bulduğumuz için çok şanslıydık ve bu sayede Rio’nun ‘Favela da Rochina’ bölgesine gerçek bir favela ziyareti yapmış olduk.
Bize Favela Rochina’yı gezdiren bu rehber, bu favelalarda büyümüş ve zamanında uyuşturucu işinde bulunmuş daha sonra tamamen şans eseri gençken Amerika’ya gitmeyi başarmış. Yıllar sonra donanımlı birisi olarak ülkeye döndüğünde de başka bir iş yapmak istemediğine karar verip favela rehberi olmuş. Kendi zamanından favelalarda kalan arkadaşı maalesef hiç yok. Ya ölmüşler ya da cezaevindelermiş. Tur boyunca en çok kullandığı cümle ‘God Bless America(Tanrı Amerika’yı korusun)’ oldu.
Favela turunun detaylarına gelirsek, bu favela mahallelerinde gelen turistleri ağırlamak için kullanılan diğerlerine göre daha ‘normal’ birkaç ev var ve turistler orada ağırlanıyor. Ev sahipleri size ‘Caiphirinha’ ikram ediyor ve kendi hikayelerini anlatıyor. Çıkarken de destek olmak isterseniz yaptıkları ufak tefek elişlerinden alabiliyorsunuz. Biz yerel rehberle gittiğimiz için hem bunları yaptık hem de favelaların diğer kısımlarını gezip ufak tefek büfelerindeki yemeklerden tattık ve lokallarle konuşma imkanımız oldu.
Nitekim bugün favelaların durumu bizim bu geziyi yaptığımız 2015 yılına göre daha kötü. Brezilya hükümeti bu favelaların 2016 Dünya Olimpiyatlarında televizyonlarda ‘şık’ durmayacağına kadar verdiği için birçok favelayı tebligatsız boşaltıp şehri soylulaştırma yoluna gitmiş. Bu konu bizi biraz dertlendirdiği için konuyu burada favelalar için olan popüler bir deyişle kapatıyoruz(Favelaları daha sonra uzun uzun anlatacağımız yazımızı yazacağız).
Favelaların şehrin tepelerinde yapılmış olması sonucu buna favelalarda yaşayanlar, ‘Kaderin bir oyunu sonucu, fakir zengine tepeden bakar, zengin de fakire aşağıdan’ diyorlar 🙂
Tijuca National Park (Tijuca Ormanı)
Biraz da güzel şeylerden bahsedelim! (Evet en güzel kısmı gece hayatı tabii ki ama ona daha gelmedik)
Rio’nun en güzel yerlerinden biri de Tijuca Ormanı oldu. Tijuca, Dünya üzerinde bir şehir sınırları içerisinde yer alan en büyük orman olarak biliniyor. Zamanında bu ormanın bir kısmı kahve ekimi için yokedilmiş fakat şehirde kuraklık başlayıp kahve ekimi işi yalan olunca(gereksiz bir bilgi kahve ağazları suyu çok severmiş ve çevredeki bütün suyu emermiş), orman insan eliyle tekrar dikilmiş.
Bu ormanın içinde yürüyüş parkı, şelaleler ve elinizle besleyebileceğiniz maymunlar var.
Buraya gelen toplu taşıma kısıtlı olduğundan bu sefer bir tur satın almak zorunda kaldık fakat iyi bir tura denk geldik ve bize ormanı kendimiz gezmemiz için çok yeterli bir sure tanıdı. Bu sürede bol bol fotoğraf çektik, yürüdük ve maymunları besledik. Dönüşte de tur, yine Rio’yu tepeden görebileceğimiz meşhur ‘Vista Chinesa’ yani Çin Tepesi’nde durdu ve tahmin edebileceğiniz gibi yine Rio’yu izledik ve maymun besledik. Evet sanırım Rio’da en çok yaptığımız aktivite maymun beslemek oldu.
Bir tura katılmak istiyorsanız Tijuca Ormanı + Çin Tepesi turu güzel bir seçenek olabilir.
Son olarak Rio deyince Dünyanın en büyük stadyumlarından birisi olan Maracana Stadyumu’nu da es geçmeyelim! Biz futbol çok ilgimizi çekmediği için gitmedik ama spor-severlerin hayran olduğu bir stadyum olduğunu biliyoruz. Burayı da bir değerlendirebilirsiniz.
Yeme – İçme Faslı
Rio’da bu kısım bizi maalesef ki biraz üzdü. Rio genel olarak Sao Paulo’dan ucuz olsa da düzgün bir yemek yemek istiyorsanız kişi başı 25 Real’i gözden çıkarmanız gerekiyor. Sokak arasındaki büfelerde bir tavuk tabağı 13-14 Real civarı. Ama yine de pes etmedik ve güzel birkaç yer bulmayı başardık!
Cafecito: Rio’da Santa Terasa bölgesini gezmeye gittiyseniz, bu sempatik cafeye uğrayabilirsiniz. Hem kahveleri güzel hem de içerisi aşırı kalabalık değil. Ve evet hem de fiyatları uygun!
BB Lanches: Lebnon bölgesindeki bu fast-food mekanında çeşitli sandviçler-hamburgerler ve poğaçamsı atıştırmalıklar var. Lebnon bölgesindeyseniz uzun uzun oturmak için değil ama geçerken karın doyurmak için ideal. Biz iki öğle yemeğini buradan çıkarttık. 🙂
La Bocca: Meşhur Lapa bölgesindeki bu restoranın menüsünde her çeşit şey var. Pizza da var, Brezilya yemekleri de var. Eğer Lapa’da akşam eğlencesine başlamadan önce oturup güzelce bir yemek isterseniz burayı deneyebilirsiniz.
Delirio Tropical: Yine Lapa bölgesindeki ( tek ucuz yemekciler galiba Lapa’da) bu mekan da porsiyon Brezilya yemeği tabakları hazırlıyor ve kişi başı 15 Real’e tıka basa doyabilirsiniz.
Os Ximenes: Burası da aynı şekilde bol kalorili Brezilya tabaklarından hazırlayan Lapa civarında bir restoran ve fiyatları gayet uygun-yemekleri lezzetli.
Casa da Fejioada: Bu restoran yemek yediğimiz yerler arasında sanıyoruz ki en ve tek ‘şık’ olandı. Eğer Rio’ya kadar gelmişken bir gecenizi (ya da en azından başlangıcını) Ipanema kısmına ayırmak isterseniz, buranın yemeklerini öneririz. Ama fiyatlar biraz kol gibi afedersiniz.
Tabii ki biz bir Vedat Milör değiliz ve bunlar bizim damak tadımıza ve kesemize göre seçtiğimiz yerler 🙂
Bütün bunları yazdık ama sırrı da sona sakladık! Eğer sokakta ayaküstü atıştırmayı seviyorsanız Lapa sizin için bir cennet ve hiç hem ucuz hem lezzetli yemek bulmak için uğraşmanıza gerek yok! İnin metro durağından Lapa’da, gece hayatının aktığı sokaklara doğru yürürken sağlı sollu yemekcilerle dizilmiş sokağı zaten göreceksiniz. Bu sokakta yine meşhur ağzına kadar dolu Brezilya tabaklarından ( bu ismi biz koyduk, bir tabağa pilav-karışık et-salata karışımı şeyler koyduklarını düşünün) alıp 5 Reale tıka basa doyabilirsiniz ve burada aynı zamanda 4 Real gibi bir fiyata kocaman bardaklarda kokteyller satılıyor, bonus! Eğer sokak yemeğini seviyorsanız ve kendinizi Lapa’da bulduysanız geceniz güzel geçecek demektir. Biz en az 3 gecemizi bu şekilde yemek yiyerek geçirdik ve bundan dolayı da çok mutluyuz!
Gece Hayatı:
Ve geldik afedersiniz zurnanın zırt dediği kısma! Rio’nun gece hayatının ne kadar güzel ne kadar hareketli olduğundan bahsetmemize bile gerek yok sanırız. Latin Amerika halkı bu işi biliyor. Parası olan büyük müzik klüplerine gidiyor, olmayan sokakta dans ediyor ama bir şekilde fena eğleniyorlar!
Size de Rio’da gece eğlencesi alternatifi çok. Rio’da gece hayatının merkezi Lapa bölgesi olmasına rağmen, eminiz ki kaldığınız otelden çıkıp iki sokak yürüdüğünüzde mutlaka hareketli bir bar, danslı bir mekan çıkacak karşınıza. Rio’da eğlence mekanları say say bitmeyeceğinden, biz kendi gidip de beğendiklerimizi anlatalım en iyisi.
Rio Scenarium Lapa’nın en kalabalık mekanı. Saat gece 12 civarı baya bir kuyruk oluyor ve olur da içeri girmeyi başarabilirseniz eğleneceğiniz kesin! Ama dediğimiz gibi deli gibi kalabalık ve içeride akbaba(!) çok. Biz bir çift olarak eğlendik ama yalnız kovboyların daha çok eğleneceği kesin!
Carioca da Gema Lapa’nın en eğlenceli sokağında ve bu sokakta sürekli bir canlı müzik ve eğlence var. Atmosfer olarak burası favorilerimizdendi.
Bossa Nova,yine Lapa’nın en eğlenceli sokaklarından birinde ve sürekli canlı müzik var. Daha içeri girmeden herkesin elinde bir Caiphirinha kokteyli görebilirsiniz.( ya da birkaç!)
Belmonte, Copacobana’da bir bar ve diğerlerine göre daha sakin. Hem fiyatları uygun hem de kokteylleri güzel. Eğer çok çılgın Lapa geceleri bize göre değil derseniz burayı deneyebilirsiniz.
Lapa 40 ve Democraticos Lapa’nın canlı müzik yapan çılgın clublarından. Önce birini sonra diğerini deneyebilirsiniz zira yanyanalar!
Fundiçao Progresso tam bir konser merkezi. Burada çoğu zaman ünlü Brezilyalı gruplar çalıyor ve giriş ücretleri de uygun. İnternet sitelerinden aylık programlarını düzenli olarak kontrol edebilirsiniz. Bu da siteleri buyrun.
Ve diyelim ki Brezilya müziğinin tadına vardınız ve biraz da Rockn Roll dinlemek istiyorsunuz, o zaman sizi Cine Lapa’ya alacağız!
Bu yazdıklarımız bizim öneri üzerine gittiğimiz ve de sokaklarda yürürken keşfettiğimiz yerler. Ama Rio’da gece hayatı sınırsız olduğundan, eğlencenin ne zaman nerede karşınıza çıkacağı belli olmuyor. Mutlaka Lapa’da gezerken, müziğini beğenip de oturacağınız bir yerler olacaktır(Herkesin popisi kendine yani :)).
Umarız bizim önerdiklerimiz arasından beğendikleriniz olur!
Ilha Grande
Biraz da Rio’dan ulaşabileceğiniz yakın adalardan bahsedelim. Burası Rio’ya gelen turistlerin en çok ziyaret ettikleri ada ve haklılar. Gittiğimize asla pişman olmadığımız bir yer burası. Bu adaya ulaşmak Rio’dan yaklaşık 4 saat sürüyor. Otobüsle önce Angra Do Reis’e gidiyorsunuz ve oradan da Ilha Grande’ye tekne kalkıyor. Eğer Rio’ya kadar geldiyseniz ve Rio’nun plajları yüzmek için uygun olmadığından, güzel bir kumsal ve deniz istiyorsanız bu adaya günübirlik turlarla gelebilirsiniz. Ve hatta zamanınız varsa gelip 1 gece kalabilirsiniz çünkü ada çok büyük ve turla gittiğinizde size kalan 4 saat içinde bitirmek mümkün değil, tadımlık görüyorsunuz.
Adanın kumsalı gerçekten çok güzel, doğası yemyeşil ve biz gittiğimizde kabalalık da değildi. Adadaki akvaryum koyları sizi hayran bırakıyor ve sahil gerçekten de tam ormanların bittiği yerde başlıyor. Yani filmlerdeki gibi herşey. Ilha Grande’nin merkezi ‘Abraao’ ve turla giderseniz tur tekneler sizi burada bırakıyor. Isterseniz adayı keşfetmek için yürüyebilir, isterseniz de sahilde yan gelip yatabilirsiniz. Biz Rio’nun sonu günü buraya geldik.
Eğer Rio’da fazladan bir gününüz varsa onu Ilha Grande’de bir gün kalarak kullanabilirsiniz nitekim gezilecek koyları çok. Kendiniz gelebileceğiniz gibi turlarla da kişi başı 50 Real gibi bir fiyata gelebilirsiniz. Unutmayın ki gidiş-dönüş ve adada geçirilen zamanla birlikte toplam tur 12 saat sürüyor ve o gün içinde tekrar Rio’ya dönüp herhangi bir şey yapma ihtimaliniz yok 🙂
Rio’yu ne kadar çok sevdiğimizi bir kere daha söylüyor ve bu yazımızı burada bitiriyoruz(daha yazılacak çok şey var onu da ilerleyen zamanlarda yazacağız). Rio bizim çok güzel hatırladığımız bir şehir ve hikayesinin yeri bizde ayrı.
Sizin de hikayeniz bol olsun!
Instagram’da da varız ve bekleriz 🙂
https://www.instagram.com/yoldabiblog/
Sevgiler.
AU
elinize sağlık gitmeyi düşünenler için oldukça bilgilendirici bir yazı olmuş. ayrıca çoğu şeyin fiyatını yazmanız hoşuma gitti.
Fiyatlari ozellikle not ediyoruz gezilerimizde:) yorumunuz icin tesekkurler 🙂
Gittiğiniz yerin isimlerini doğru yazamadığınız için güvenemedim önerilerinize..
Merhaba, lutfen bizim onerdigimiz hicbir yere gitmeyin. Siz gidin, kendinize gore gezin, sonra sayfalarca yazin, sizden sonra gidecekler sizi ornek alsin…
merhaba , sanirim en az 1 hafta kalmak gerekiyor Rio’da yazinizdan almadigim kadariyla.bende 8-9 gun ayirmayi dusunuyordum. cok tesekkurler cok guzel bir yazi olmus.
Merhabalar cok sevindik begenmenize! 🙂 Ever Rio icin bir hafta en az 🙂