Bu sayfaya denk geldiğinize göre, Walt Disney’in Külkedisi’nin şatosunu yaratırken esinlendiği ve logosuna ilham veren, dağların arasındaki ve de bulutların üzerindeki meşhur Neuschwanstein Şatosu’nu duymuşsunuzdur!
Geçen hafta 3 günlük bir Neuschwanstein Şatosu, Füssen ve Innsbruck gezisi yaptık ve geciktirmeden bu kaleyle ilgili (ya da şato herneyse) yazmak istedik. Çünkü çok beğendik!
Yazının devamında kendisinden NŞ diye bahsedeceğiz! 🙂
Yolunuz Münih’e, Innsbruck’a, Viyana’ya ya da Füssen’e düşüyorsa, NŞ’yi kolaylıkla günübirlik ziyaret edebilirsiniz. Kendisi aynı zamanda, Almanya’nın en güzel rotalarından birisi olan ve Würzburg’dan başlayan 350 km’lik ‘Romantik Yol’un en güney noktası, yani son noktası oluyor. Bu demektir ki, Romantik Yol’a çıktıysanız, yolunuz NŞ’ye düşecek!
Nasıl gidilir kısmına gitmeden önce, biraz tarihinden bahsedelim.
Neuschwanstein Şatosu’nun Hikayesi:
Romantik Kral olarak da bilinen II.Ludwig, 19. Yaşında tahta çıkmak zorunda kalmış ve Bavyera Kralı olmuş. O dönemlerde Wagner’den çok büyülenmiş ve epik Ortaçağ Almanya’sına takıntılı bir tutku geliştirmiş.
Bu tutkunun yansıması olarak da, Neuschwanstein Şatosu ve iki tane daha şato yaptırmaya karar vermiş. Tek bitirebildiği ise NŞ olmuş. II. Ludwig, yaptırdığı şatonun aksine hassas, hayalperest, utangaç ve yalnız bir kral olarak tanımlanıyor. Çok erken tahta çıktığı için çocukluğunu ve gençlik yıllarını doyasıya yaşayamamış olmasının, şatoda milyonların harcandığı bir mağara oluşturmasına sebep olduğu bile yazılmış. Doğru mu? Kim bilir? 🙂
Bizi üzen ise hikayenin resmen ‘mutsuz son’la bitmesi. Şato, 17 sene sonra tamamlandığında, II.Ludwig içinde sadece 3 hafta geçirebilmiş. Psikolojik rahatsızlıklarından dolayı başka bir sarayda izole bir hayat sürmek zorunda bırakılmış ve kısa sure sonra da sarayın etrafındaki bir gölde ölü bulunmuş. Ta tamm.. Mutsuz son!
Bu arada NŞ devlete o kadar çok yük getirmiş ki, Ludwig’in ölümünden 3 hafta sonra, borçlarının ödenmesi için turistlere ziyarete açılmış.
Nasıl Gidilir?
Şatonun hikayesi bittiğine göre, gerçek hayata dönüp, bu şatoya nasıl ulaşılır biz ondan bahsedelim!
Öncelikle, kendiniz gitmekle uğraşmak istemiyorsanız Münih’ten veya başka herhangi bir Almanya şehrinden kaliteli bir turla gidebilirsiniz. GetYourGuide‘daki NŞ turları oldukça güvenilir ve puanına bakarak en iyisini seçebilirsiniz. Ayrıca kampanya zamanlarında turla gitmek kendiniz gitmekten daha uygun oluyor. Linkini buraya bırakıyoruz.
Münih’ten ve diğer yakın şehirlerden arabasız geliyorsanız, en kolayı Füssen’e tren bileti alıp, Füssen’de indikten sonra 10 dakikalık bir otobüs yolculuğuyla Hohenschwangau kasabasına ulaşmak (biz böyle yaptık). Eğer Füssen’e trene Bayern eyaleti bileti kullanarak geldiyseniz (lands-ticket), biletiniz bu 10 dakikalık otobüste de geçiyor, ekstra para vermiyorsunuz. Tren biletleri için Deutsche Bahn’ın sitesine bakabilirsiniz. Burada dikkat etmeniz gereken, bu 10 dakikalık otobüsün, sık sık kalkmaması. Çoğunlukla tren saatlerine göre ayarlanmış ve belli bir saatten sonra otobüs yok. O yüzden Füssen’den binerken, dönüş için bineceğiniz otobüsün saatine tabeladan mutlaka bakın. Biz Münih – Füssen biletini tek yön, kişi başı 20 Euro’ya aldık.
Bir diğer alternatif de, Avrupa’nın her yerine giderken kullanabileceğiniz popüler otobüs markası Flixbus’la gitmek. Genelde trenden çok daha ucuz oluyor ve sizi direk Hohenschwangau kasabasına kadar getiriyor. Eksisi ise, Münih’ten yaklaşık 2 saat sürmesi ve tren kadar konforlu olmaması. Flixbus biletlerine de şuradan bakabilirsiniz. https://www.flixbus.com/. Genelde Münih – Füssen tek yön, kişi başı 10 Euro civarı oluyor.
Eğer arabayla geliyorsanız da, bölgenin bir ‘offline’ haritasını mutlaka indirin çünkü kaleye giden çoğu yerde Navigasyon çalışmayabiliyormuş.
Kasabaya ulaştığınızda, otobüsün indirdiği yerde bilet gişeleri var. Oradan kalenin içini gezmek için biletinizi alabilirsiniz. Bilet 13 Euro ve galiba öğrenci indirimi yok. Biletler için şu siteye bakabilirsiniz. http://www.hohenschwangau.de/ticketcenter.0.html
Şatoya Ulaşmak:
Hohenschwangau kasabasına ulaştığınızda, kafayı kaldırıyorsunuz ve kale orada! Bu arada, kasabada, kasabayla aynı ismi taşıyan ve II.Ludwig’in çocukken yaşadığı şato olan Hohenschwangau Şatosu da var ve NŞ’ye kadar gelmişken bu şatoyu da ziyaret edebilirsiniz. Biz etmedik. Hohenscwangau’nun girişi de 13 Euro ve iki şatoyu birlikte alırsanız 22 Euro ödüyorsunuz.
Ne diyorduk, evet kasabayı ulaştınız ve şimdi kaleye çıkma zamanı. Kalenin olduğu tepeye çıkmak için 3 alternatifiniz var; yürümek, faytona binmek ya da otobüse binmek. Bizce en güzeli, yavaş yavaş ve keyfini çıkartarak tepeye tırmanmak. Yaklaşık 30dk sürüyor ve çok yorulmuyorsunuz. Faytonlardan tamamen nefret ettiğimizi de buraya ekstra olarak iliştirelim! Yürüyün gitsin! 🙂
Ufak bir hatırlatma yapalım, kış zamanı yollar kapandığı için bazen tepeye çıkan yolu taşıtlara kapatıyorlarmış. O yüzden gittiğinizde otobüs seçeneği olmayabilir.
Eğer Hohenschwangau Şatosu’nu da görmek istiyorsanız, ona gidiş daha kolay olduğu ve daha alçakta kaldığı için, ilk önce Hohenschwangau’ya uğrayabilirsiniz.
Füssen’de Konaklama: Eğer buraya kadar gelmişken bir gece şato yakınlarında konaklamayı planlıyorsanız Füssen’deki Hotel Fantasia‘yı gönül rahatlığıyla önerebiliriz. Biz de aşırı öneri üzerine gittik ve çok ama çok memnun kaldık. Linki şuraya bıraktık.
Şatonun İçi:
Gitmeden önce şatonun içinin, dışı kadar ihtişamlı ve güzel olmadığını zaten okumuştuk, o yüzden büyük beklentiyle gitmedik. Hatta sadece birimiz girsin, boşuna iki bilet almayalım dedik ve mimar kontenjanından (!) sadece Umut bilet aldı.
II.Ludwig öldüğünde, henüz NŞ’nin içi tam tamamlanmamış olduğundan ve zaten şatoya hali hazırda bolca para harcanmış olduğundan, içini tamamlamak için ekstra bir çaba harcamamışlar ve tur çok kısa sürüyor. Bolca kasvetli olduğunu da söylemeliyiz. Duymak istediğiniz şeyi söyleyelim hatta; bu NŞ’nin olayı dışı ve şatoyu görmeye gittiniz diye içini de görmek zorunda değilsiniz, içinizden gelmiyorsa zorlamayın! 🙂
Şatonun Çevresi:
Şatonun çevresine geldiğinizde, o internetteki muhteşem fotoğrafların çekildiği ‘Marienbrücke’ köprüsüne yürümeniz gerekiyor, çünkü NŞ’nin yakınından, NŞ’yi güzel fotoğraflamak imkansıza yakın. Tabelaları ya da kalabalığı takip edip ‘Marienbrücke’ye ulaştığınızda ise karşınıza gerçekten nefes kesen bir manzara çıkıyor. Hem iç hem dış sesimiz, ‘bu ne yaa’, ‘çook güzel’, ‘vay bee’ demeyi bir süre durduramadık
Ludwig sıklıkla, yürüyüş yaptığı bu vadideki ‘Marienbrücke’ye gelip, sarayının inşaatını izlermiş. Kendi yarattığı hayal dünyasında yaşayıp sadece sanatla, doğayla ve mimari tasarımlarla ilgileneceğini ve savaşlardan, iktidar hırslarından kaçarak yaşacağı hayatın hayalini kurarmış. Böyle bir hayatın, ruh hastası ilan edilerek, tutuklanarak ve muhtemelen intihar ederek sonlanması üzücü olmuş.
Neyse ki, NŞ bugün olması gereken yerde, gerçeküstü bir başka dünyada, Walt Disney’in logosunda varolmayı sürdürmekte. 🙂
Marienbrücke’ye geldiniz ve manzara kesmediyse, ya da kalabalık yüzünden istediğiniz gibi keyfini çıkaramadıysanız, daha güzeli var. Köprüden karşıya geçip soldaki patikadan tırmanmaya başlıyorsunuz ve yaklaşık 10 dakika sonra, karşınıza şu üstteki fotoğraftaki manzara çıkıyor. Bizim favorimiz kesinlikle burası oldu. Bir de, tepede karşılaştığımız 3 tane türkün de ilk yaptığı, anında manzaraya karşı sigara yakmak oldu. 🙂 Halk olarak hayattan keyif almak bizim işimiz!
Tepeden dönerken de, aşağıya kadar indik ve otobüsten indiğimiz yöne dönmek yerine, tabelaları takip ederek yaklaşık 1 km ilerideki ‘Alpsee’ye yürüdük. Alpsee gölü, yaz kış inanılmaz güzel manzarası olan bir göl ve buraya kadar gelmişken, tavsiyemiz bir görün!
Eğer hediyelik eşya almak isterseniz, hem otobüsten indiğiniz yerde hem de tepeye çıkarken soldaki mola yerinde bir sürü hediyelikçi var. Aynı şekilde atıştırmak isterseniz de, ufak tefek büfeler, dondurmacılar ve patatesçiler her yerde. Fiyatların haliyle ‘bir tık’ pahalı olduğunu söylememize gerek yok, malum nerede Asyalı turist, orada gerçeğin iki katı fiyatlar çeken esnaf!
Biz bu NŞ’yi çok sevdik ve kendisini bir de kış zamanı karlar altında görmek istiyoruz. Siz de NŞ’nin yakınlarındaki bir şehre yolunuz düşerse, 1 gününüzü bu masalımsı şatoya ayırın, pişman olmayacaksınız. 🙂
Ufak tefek hatırlatmalar:
Yaz günü bile gitseniz, tepe soğuk oluyor. Yanınıza mutlaka uygun kıyafet alın.
Gidişte veya dönüşte, NŞ’ye 10 km olan küçük ve minik Füssen’i ziyaret etmek isteyebilirsiniz. Şehri gezinmek, yemek yemek ve fotoğraf çekmek için bize 2 saat yetti de arttı bile. Sevimli bir ‘eski şehir meydanı’ ve kahvecileri var.
Şimdilik yine bu kadar, başka gezi yazılarında görüşmek üzere!
Sevgiler!
Biz Instagram’da ve Facebook’ta da varız ve bekleriz.
1 comment