İşler Ne Zaman Yolunda Gitmez? – İki Yılın Trajikomik Anları
‘Sosyal Medya’ dedikleri ne acaip… İnsanlar o derece mutlu, o derece dertsiz gözüküyor ki, herkes sanki 38 derecede bikinileri çekmiş, sürekli organik karpuzunu dişlemekle meşgul! Yahu şu dünyada dertlenen, hayatında sorunlarla karşılaşan tek biz miyiz acaba diyoruz bazen! 🙂 Tabii ki bu işin şakası ve herkes kötü anlarını paylaşmaktansa, güzellerini paylaşmayı tercih eder ve biz de öyle yapıyoruz çoğu zaman.
Doğal olarak, her zaman güzel şeyler yaşamıyoruz. Bazen işler yolunda gittiğinde, organik karpuzumuzu dişlerken, bazen de seçtiğimiz bu ‘yurtdışında yaşamak’ sürecinde çok çeşitli sorunlar yaşıyoruz! Kimi zaman bunlara gülüp geçiyoruz, kimi zaman da dertleniyoruz fakat sonu hep aynı; bir şekilde çözülüyor!
Biz de düşündük, başından sonuna (hatta kronolojik sırayla), bu 2 yılda başımıza hangi tür trajikomik olaylar geldi, biz nasıl tepki verdik, nasıl çözüldü onları yazalım dedik! Hani bizim başınıza geleni kadar, size gelmez de; en azından 1-2 tanesi gelirse şaşırmayın, yalnız değilsiniz!
Herkesin derdi tabii ki kendine ve sevgili hayat, bize daha büyüklerini çıkarma, biz ufak-tefek olanlara razıyız diyerek, listemize başlıyoruz!
1-) Umut şu an yüksek lisans yaptığı SAC’a başvuru yaparken, okula başvuru belgelerini postayla yolladı ve okuldan haber gelmesi gereken süreçte haber gelmeyince, okulu arayıp ‘ne oldu’ diye sorduk. Sonuç: E-mail adresini o stresle yanlış yazmış! Adamlar Umut’u seçmiş ve bunu maille haber vermişler, e tabii biz maili almayınca da, onları sallamadığımızı sanıp, Umut’un yerine başkasını seçmişler! Tam bizim şansımıza, o gün başka bir öğrenci iptal etmiş ve Umut’u aynı gün Skype mülakatına alıp, o öğrenci yerine seçtiler. Yani tesadüfen yırttık!
2-) Ben yüksek lisans vizesine başvururken, bloke hesap açmam gerekiyordu ve bunun için de konsolosluktan randevu alıp belgelerime imza attırmam gerekiyordu. Her şeyi tamamladım fakat konsolosluk imza için randevu vermedi. Vize belgelerimi verirken, en önemli evrak olan bloke hesap belgem yoktu. Adamlar telefon açıp, dalga geçip geçmediğimi sordu. 🙂 Durumu açıkladım ve vizemi 4 hafta içeride beklettiler, gerekli belgeyi 4 hafta sonra verip vizemi aldım.
3-) Frankfurt’a taşınmadan önce 2 haftalığına Brezilya’ya gittik ve Brezilya’dan İstanbul’a döndükten 2 gün sonra da Frankfurt’a taşındık. Ben Brezilya’dan dönerken, içinde bütün kimliklerim, avukat kimliğim, paralar ve bütün banka-kredi kartlarım olan cüzdanımı Rio’da otelde unuttum! Farkettiğimizde çok geçti ve otele dönüp alma şansımız yoktu. Uçağa öyle bindim ve İstanbul’a geldiğimde elimde pasaport hariç hiçbir belgem yoktu. Adeta dut gibiydim. Almanya’ya da böyle ‘dımdızlak’ taşındım. 5 ay boyunca kullanacağım bütün parayı bir keseye koyarak getirdim. 🙂 Cüzdan elime 9 ay sonra, içindeki bütün paralar uçmuş gitmiş olarak ulaştı.
4-) Frankfurt’ta ev ararken, internetten gördüğümüz bir ilana başvurduk ve fiyatta anlaştık. Adamlar depozitoyu önceden isteyince, ben parayı yatırmaya bankaya giderken, Umut kıllandı ve evin görsellerini Google’da arattı. Ev Frankfurt’ta değil Berlin’de ve geceliği 100 Euro olan bir ev çıktı. Tamamen dolandırıcılıkmış. Umut bunu farkedip ‘sakın ödemeee’ diye aradığı anda ben parayı bankada vezneye yatırmaktaydım. Neyse ki, parayı veznedeki görevliden geri kaptığım gibi çıkabildim.
5-) Tabii ki Frankfurt’a taşınmadan önce kendimize ev bulamadık. Daha önce tanışmadığımız, bir tanıdığın tanıdığının evinde misafir olduk. İlk 1 hafta 30’a yakın ev gezdik ve hiçbirisi bizi kabul etmedi. Sonra tesadüfen ilanını görüp gittiğimiz bir evin sahibi, bizi aşırı sevdi ve evini aslında başkasına kiralamış olmasına rağmen iptal etti ve bize verdi. Sebebi de kadının Almanya’da zamanında solculuktan cezaevinde kalmış birisi olması ve Umut’un solcu bıyıklarını çok sevmesiydi 😀 Daha sonra öğrendik ki, kadın sırf vatandaşlık verebilmek için, iki kez türkle evlenmiş ve vatandaşlığı aldıktan sonra bu kadını boşamışlar. Sevgili ev sahibimiz Anna, bize Frankfurt’ta çok sahip çıktı. Frankfurt’tan ayrılırken en çok evimizden ayrıldığımıza üzüldük.
6-) Eve ilk taşındığımız dönemde ve hiç Almanca bilmediğimiz dönemde, H&M’in online aplikasyonunu indirip bir şeyler bakmıştım. Sonra Almanca anlamadığım için bir şey almadım (sanarak) aplikasyondan çıktım. Üye olurken evin adresini verdiğim için zaman zaman eve postayla reklam zarfları yollamaya başladılar. Arada zarfların arasından faturaya benzer bir şey çıkıyordu ama sallamadık. Sonra bir gün Frankfurt’ta bir avukatlık ofisinden icra belgesine benzer bir şey geldi 😀 Sonra araştırınca öğrendik ki, burada online alışveriş yaparken, önce ürünü satın alıyormuşsunuz ve ürünü evinize kargoladıklarında içine faturasını da koyuyorlarmış. Sonradan siz bankaya gidip o faturayla, ürünün ücretini ödüyormuşsunuz (Türkiye’de hayatta tutmaz!).
Ben de Almanca olan aplikasyonda gezinirken, 1 tane tayt almışım fakat farketmemişim! O tayt eve gelmiş ve Umut da postada görüp eve getirmiş ve çok umursamadığı için bana söylemeyi unutmuş, ben de taşınma telaşıyla yeni taytı farketmemişim.
20 Euro’luk tayta sonradan eklenen faizler, avukat ücreti ve diğer cezalarla birlikte 180 Euro ödemek zorunda kaldık. Yine farketmesek eve haciz de gelebilirdi!
7-) Umut’un geçici 3 aylık öğrenci vizesinin bitmesine 1 gün kalaya, Frankfurt’taki yabancılar ofisi randevu verdi ve gelin yenisini alın dediler. Biz randevu saati olan 19:00’da söylenilen yerde olduk fakat a-ah! Her yer kapı duvar. Kapalı! Sonra anlaşıldı ki, maili yazan görevli 10:00 yerine 19:00 yazmış ve ofis 16:00’da kapanıyormuş! Böylece Umut’un vizesini uzatamadık ve kaçak konumuna düştü.
Düzeltmek için ertesi hafta erkenden gelin dediler ve biz sabah 5’te yabancılar ofisinin kapısındaydık. Zannettik ki ilk gelen biz olacağız. Fakat sırada bizden önce gelmiş 100 kişi vardı ve bize sıra gelene kadar, o günlük numaralar bitti! Ertesi gün, eksi 10 derecede binanın önünde göçmenlerle birlikte sabahladık. Sabah vizeyi uzattık fakat sonraki 10 günü hasta geçirdik.
Aynı yabancılar bürosunda başka bir görevli, Umut’un hintli bir arkadaşını, at kışkışlar gibi, ‘kışşş kışşş’ diyerek odasından kovmuş. Bu bizim başımıza gelseydi sakin kalabilir miydik bilmiyoruz.
😎 Frankfurt küçük bir şehir olduğu için, her yere bisikletle gidiliyor. Yani bisiklet bizim için hayati bir şey. Birisi bir gün bisikletimin sibopunu çalmış (!) ve lastik inmiş. Bisiklet iç lastiği sibopla bitişik olduğu için lastiği değiştirmem gerekti. Fakat o iç lastikten artık üretilmiyormuş. 3 kez iç lastik aldık fakat uymadı. İstanbul’dan lastik taşıdık yine uymadı. 3 ay boyunca bisiklet kullanamadım. En sonunda biz de evin çevresinde park halinde duran bir bisikletin sibopunu ödünç (ç)alıverdik! Hemen uydu tabii ki ve 3 ayın sonunda bisikletime kavuşmuş oldum! Galiba bu bir zincirleme ve bizim sibopunu (ç)aldığımız kişi de, başka bir bisikletten sibop (ç)alacak!
9-) Süpermarkette alışveriş yaparken telefonum çalındı. Anında farkettim ve market görevlilerine söyledim. Polis gelene kadar, telefonu çalan çoktan arazi olmuştu. Polis telefon numarasını verdi ve bir gelişme olursa aramamızı istedi. Eve gidip, telefonu takip ederek yerini tespit ettik. Hemen polisi arayıp durumu anlattık. Biz ‘heh şimdi gidip geri getirecekler telefonu’ diye düşünürken, polis uykusu olduğunu söyleyerek telefonu kapattı. Bir daha da ulaşamadık. Telefon, içinde yedeklemediğimiz yüzlerce fotoğrafla birlikte, gitmiş oldu ve bir daha geri gelmedi. Almanya’da kendimi sinirden camdan aşağıda atmak istediğim ilk an buydu. Bundan bir yıl önce de, Umut Tayland gezimizin fotoğraflarını, bilgisayara atmadan telefonundan silmişti. Şu an, Tayland’dan sadece 3 tane birlikte fotoğrafımız var.
10-) Okulumun 2.dönem ücretini yatırırken, banka 15 Euro fazladan kesmiş. Böyle olunca dönemlik ücretim 15 Euro eksik ödenmiş. Okul da mail atarak uyarmak yerine, kendim farkedeyim diye beklemiş. E ben doğal olarak farketmedim!? Bir sabah ‘ücreti eksik ödediğim için, öğrencilikten çıkartıldığım ve bütün kaydımın silindiği’ ile ilgili bir mail aldım. O cinnetle, öğrenci danışmanını aradım ve ‘taksideyim geliyorum, manyak mısınız kardeşşşim siz!?’ tarzı şeyler söyledim. Artık nasıl bir sinir harbi geçirdiysem, kadın korkudan 15 dakikada durumu düzeltti.
11-) Sokakta ırkçılıkla hiç karşılaşmadık. Fakat ilk yıl 3 ay staj yaptığım Alman Borsa’sında, oda arkadaşım ve aynı zamanda yöneticim olan avukat, Türk olduğumu duyduğu andan itibaren, bana korkunç bir düşmanlık beslemeye başladı. 3 ay boyunca sadece aşağılayıcı olduğunu düşündüğü sorular sordu (siz Türkiye’de hala eşekle mi geziyorsunuz, senin annen türbanlı dimi, aaa! nasıl türbanlı değil?, sen sokakta türban takıyorsun dimi, herhalde içki içmiyorsundur vs.) ve bundan zevk aldı. Öğlenleri tüm departman yemekhaneye giderken, özellikle hepsine beni çağırmamalarını söylemiş. 3 ay yalnız yemek yedim. Bir sure sonra bunu takmamaya alıştım, çünkü ırkçılık, ırkçılık yapanın ayıbıdır.
12-) İlk yılı bitirip Türkiye’ye döneceğimiz gün 16 Temmuz sabahı ve Münih’tendi. Biz o sırada Frankfurt’ta yaşıyorduk. 15 Temmuz gecesi darbeli olaylar olunca, uçağımız iptal oldu ve Münih’te havaalanında 2 gece kalmak zorunda kaldık. Neyse ki, THY havaalanında otel ayarladı ve 2 gün boyunca içtiğimiz biralara kadar ödedi.
13-) 20 Ağustos’ta evlendik ve balayına arkadaşlarımızla (4 kişi gittik) birlike Küba ve Meksika’ya gittik. Meksika-Cancun’da gece otele dönerken, otele 100 metre kala, alkolün yan etkisi olarak Umut ve Erkan’ın tuvalete geldi. 100 metre daha tutamayacaklarına karar verip, yanından geçmekte olduğumuz yeşilliğe, kaba tabirle ‘yapıverdiler’. Bu sırada sokaktan geçen polis arabası bunu farkedip durdu ve ‘Meksika’da sokağa işemenin cezası olarak 300 Euro’ istedi! Böyle bir ceza olmadığını ve ödemeyeceğimizi söyleyince de Erkan’ı hemen ters kelepçeye alıp arabaya soktular. 40 dakika süren pazarlık sonucu, ancak 200 Euro’ya indiler ve Erkan ödemek zorunda kaldı. Böylece, ‘200 Euro’luk işeyen türk’ olarak tarihe geçti. O 200 Euro da o polislere çorba parası oldu.
14-) İkinci yıl bir şekilde geçti ve Mayıs ayında Münih’e taşınmaya karar verdik. Münih’te iş bulduk fakat daha zoru ev bulmak oldu. Taşınmamıza 3 hafta kala, Münih’te yaşayan bir türk, evini bize kiralayacağını söyledi ve kesinlikle bir problem çıkmayacağına dair üstüne basa basa söz verdi. Hal böyle olunca, biz de ev aramayı bıraktık. Taşınmamıza 3 gün kala, Facebook’tan ‘size evi vermekten vazgeçtim, paşa gönlüm böyle istedi’ diye mesaj attı. Delirsek mi, cinnet mi geçirsek yoksa yeni yer mi baksak diye düşünürken, saldık ve dışarıya bira içmeye çıktık.
Ertesi gün kendimize airbnb’den 15 günlük bir daire tuttuk. Bu 15 günlük sürede, sadece 1 tane ev bulabildik. Onun da sahibi türktü, 6 aylığına Konya’ya gidiyormuş. 6 ay için bize evini kiraladı ve hala o evde oturuyoruz. Ekim sonunda taşınmamız gerekiyor ama şu an bunu düşünmüyoruz.
15-)Almanya’da en çok bekarlar vergi ödüyor. Evliyseniz daha az vergi ödüyorsunuz. Çocukluysanız çok daha az vergi ödüyorsunuz. Bizim evlilik cüzdanımız Almanca olmadığı için (doğal olarak), bizi hala evli olarak sisteme geçirmediler. Yeminli tercümana Almanca çeviri yaptırıp, gerekli yere teslim ettik fakat hala bekar gözüküyoruz. Doğal olarak, kat kat fazla vergi ödüyoruz. Artık buna sinir olmamayı öğrendik. Kısmetse olur 😀
16-) İş hayatına başlamak için gerekli prosedürlerden birisi de Sosyal Güvenlik Numarası almak. Biz de buna başvurduk ve bize eve postayla yollayacaklarını söylediler. Tam postanın bize ulaşacağı gün, apartmandaki komşuladan birisi, ‘zilde adımız yamuk yazıyor’ diye rahatsız olup, zilden adımızı sökmüş! Öyle olunca, posta gelmiş fakat zilde adımızı göremeyince geri dönmüş. Sonra da kayboldu. Evet bildiğiniz kayboldu. Gerekli yerleri aradık fakat ‘postada kaybolduğunu’ söylediler. Bizim hatamız olduğu için de, tekrar göndermiyorlar. Artık böyle şeylere, ‘hmmm’ deyip geçiyoruz.
17-) Bonus olarak, Almanya’ya gelmeden önce burada Torrent kullanmanın çok büyük para cezası olduğunu bilmeyen iki arkadaşımız, torrentten dizi indirdikleri için, evlerine 2500 Euro ve 2200 Euro ceza geldi. Ödemek zorunda kaldılar. Biz de ilk geldiğimizde bilmiyorduk fakat ceza yemeden programı silmeyi başardık.
Ve daha aklımıza gelmeyen niceleri.
* Belli ki biz Almanya’da yaşamaya devam ettiğimiz sürece, bu liste uzayıp gidecek. Takipte kalın. 🙂
Sevgiler!
Biz Instagram’da ve Facebook’ta da varız ve bekleriz.
Biz de eşimle beraber 7 ay önce Almanya’ya taşındık. Bunlara benzer şeyler yaşadık ama burada yaşadıkça yada sorunlar ardı ardına geldikçe çok sıkıntı yapmıyorsun kendine 🙂 bu arada ben de bir ekleme yapmak isterim. Berlin’de (diğer şehirler hakkında bilgim yok) ulaşım için aylık bilet alınıyor ve bir aylık bilet 81€. Bizde e-bay’den 2. El bilet satıldığını ve daha uygun fiyata bulabileceğimizi duyduk. Eee tabi bizde oradan aldık. Bilet kontrol esnansında biletlerimizin sahte olduğunu üstelik e-bay’den satılan biletlerin %99’nun sahte olduğunu öğrendik. Bunun yanı sıra ikimize 60’ar euro’dan 120€ bir de diğer 4 aylık sahte biletlerle kalakaldık. Sanırım bazı şeyleri yaşayarak öğrenicez. ?
Mesela bunu bilmiyorduk ve burada da aynı sistem olduğu için Münih’e taşındığımızdan beri, acaba ebay-kleinanzeigen’dan 2.el aylık bilet mi alsak, çok daha ucuz oluyor diye konuşuyorduk 😀 Şu an vazgeçtik 😀 Teşekkürler!
Tabii ki insan zamanla alışıyor 🙂 Şimdiden kolay gelsin 🙂
Merhabalar staj başvuru sürecinizi merak ediyorum. Almanca bilmeden nasıl kabul edildiniz?
Merhabalar, staj icin Almanca gerektirmeyen pozisyonlar var aslinda cokca. meinpraktikum.de gibi sitelerden basvuruluyor. Iyi bir ingilizceyle staj mumkun 🙂
Evi aşağıdaki siteden bulabilirsiniz. Türklere karşı ayrımcılık yapılmıyor. Gelirinize bakılıyor.
http://www.bvk-immobilien.de/portal/page/portal/bvkimmo/index.html
Merhabalar efendim. Yazı nefis olmuş. Yüreğinize sağlık. Benim ırkçılık konusunda içim bi cız etti fakat bir hususu da sormayı çok istiyorum: sizin ırkçılık karşısında tavrınız noldu? Ben pek sakin kalamıyorum da… Acaba siz nasıl bir davranış sergilediniz o anlarda? Bunu merak ediyorum. Yolunuz açık olsun güzel insanlar. Sağlıcakla.
Cok tesekkur ederiz 🙂 Basta sinirlendim ama sonradan tepkisiz kalmayi ogrendim, hic fark etmemis gibi yaptim ve is disinda hic muhatap olmadim cunku gozume cok zavalli, cok acinasi gozukuyorlardi. Insan bir sure sonra alisiyor demek ki 🙂 Neyse ki sokakta ve okul – is yasantimizda bir daha irkcilikla karsilasmadik.:) Sevgiler!
Naja manche Sachen scheinen euch eher aus Dummheit zu passieren ?
Biz de Münih’e yeni taşınmakta olan bir çiftiz ve ev bulma konusunda çıldırmak üzereyiz 🙂
biz de tasinma telasindan bu yorumu simdi gorebildiik 🙂 umariz ev konusunda isiniz yolunda gider :))