Prag Gezi Rehberi – Prag’da Görülmesi Gereken Yerler
Prag Gezi Rehberi, Eğer ortaçağ tarihi seviyorsanız, küçük bir şehir olsun ama bizim olsun, 2-3 günde altını üstüne getirelim diyorsanız, buyrun size en ortaçağlısından bir Prag. Bol turistli, bol köprülü ve bol yeme-içme seçenekli. Ayrıca bütçeniz kısıtlıysa, diğer Avrupa şehirlerine kıyasla daha uygunu.
Biz Prag’ı sevdik mi? Evet. Bayıldık mı? Hayır. Görülmeye değer mi? Kesinlikle.
3 yıl sonra gelen edit: Prag’da bu yazıyı yazdıktan sonra iki kez daha gittik ve bu sefer Prag tecrübemiz çok farklı oldu. Yazıda gerekli yerlere 3 yıl sonraki tecrübelerimizi de ekliyoruz.
Buyrun bizim gözümüzden Prag’a ve Prag Gezi Notları‘mıza!
Prag Gezi Rehberi & Prag Gezilecek Yerler
Prag’a Gitmeden önce
Prag bir Orta Avrupa şehri olmasından dolayı yılın 10 ayı çok soğuk. Eğer Haziran veya Temmuz ayında gitmiyorsanız yanınıza en kalın giysilerinizi alsanız iyi edersiniz. Ağustos ayında gidiyoruz nasılsa diyerek yanınıza sadece sort-tişört alırsanız, akşam 9 dereceleri görüp şaşırabilirsiniz, şaşırmayın.
1 Euro yaklaşık 39 Çek Korunası ediyor(2019). Böyle düşününce şehrin aşırı ucuz olduğu izlenimine kapılabilirsiniz fakat şehir aynı zamanda aşırı turistik olduğundan, tatil size o kadar da ucuza gelmiyor.
Yanınıza Euro alıp, varınca şehir merkezinde Çek Korunası’na çevirin. Biz gitmeden önce bloglarda döviz bürolarının aldığı komisyonlarla ilgili acaip korku hikayeleri okuduk fakat gidince anladık ki bizce bu bir şehir efsanesi. Siz çok ama çok acaip bir döviz bürosuna denk gelmezseniz, öyle paranızın yarısını komisyona kaptırma gibi bir durumunuz olmaz, korkmayın. 3 yıl sonra gelen edit: Oluyormuş, hem de nasıl! Prag’a son gidişimizde tren istasonunda bir dövizcide çevirdiğimiz paranın tam yüzde 25’ini komisyon olarak kaptırdık! 200 Euro çevirmiştik ve bir anda biz çevirdiğimize dair kağıt imzalıyoruz zannederken, komisyon kağıdını imzalatmışlar, gitti 50 Euro! Siz ayıks olun….Neyse devam:
Tramvaylar tek yön 24 koruna. Ve bizden söylemesi, zorda kalmazsanız taksiye binmeyin, Türk taksiciler turist avına çıkmış durumda. Türk-Yabancı demeden bir güzel kazıklıyor. Ne demişler komşu komşuyu gurbette öhöm öhöm!
Ha bir de ekleyelim, eğer Prag’a uçakla değil de Avrupa’nın başka bir ülkesinden otobüsle geçiyorsanız, otobüs sizi Florenc Otobüs Terminali’nde indirecek. Buradan şehir merkezine inmek için metroya binmeniz gerekiyor. Nasılsa kontrol yok metro bileti almayayım ya da aldım ama makinelere okutmasam da olur diye düşünmeyin. Metro durağı çıkışında sırf elinde valiz olan insanları kontrol edip ceza yazmak için bekleyen izbandut gibi görevliler var. Biz doğru bileti aldığımız ve makinaya okuttuğumuz halde, herhalde biletin ters tarafını makinaya sokmuşuz ki mühür basmamış, bu yüzden kafa başı 30 Euro ceza yedik. Güvenlik görevlileri asla iyi niyetli değil, tek ilgilendikleri sizden ne kadar kopartabilecekleri.
Prag’da Konaklama & Prag’da Uygun Otel Seçenekleri
Prag küçük bir şehir. Şehir merkezinde konaklamasanız bile merkeze toplu taşımayla kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Ama ben her yere yürümek istiyorum derseniz, sizi eski şehir meydanı civarındaki otellere alacağız. Bir başka deyişle, ‘Praha 1’ ve ‘Praha 2’ bölgelerinde kalırsanız her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Biz Prag Kalesine çok yakın bir otel olan ‘Loreta Hotel’de kaldık. Prag Kalesi ve çevresindeki güzelliklerin tam dibindeydi ve oda başı kahvaltı dahil günlük 50 Euro ödedik. Siz de son dakikaya bırakmamak şartıyla, bu fiyata çok rahat merkezde otel bulabilirsiniz. Hatta Loreta’da yer varsa koşun! Link burada.
Eğer Prag Kalesi değil de tam eski şehir merkezinde kalmak isterseniz;
Hatta tam Charlies Bridge’ın yanında güzel bir yer arıyorsanız, ve parası neyse vereceğim derseniz Historic Center Apartments‘a bakabilirsiniz. Linki şuraya bıraktık.
Gelelim ucuz otel önerisine (çünkü yaşasın ucuzculuk)! Tam merkezde olsun ama uygun olsun derseniz Pension Karlova‘ya bakabilirsiniz, bize aşırı önerilmişti. Yer bulursanız gönül rahatlığıyla atlayabilirsiniz. Link için buradan.
Son olarak otel değil de hostelde kalmak isterseniz, merkeze yakın, eğlenceli ve uygun hostel olarak Hostel Homea’yı önereceğiz. Gençler ve genç kalanlar için link burada!
Prag’la ilgili daha fazla konaklama onerisi icin sizi Prag Konaklama Rehberi‘mize alalim. 🙂
Prag’da Gezilecek Yerler
Edward Benes II. Dünya Savaşında şehrin anahtarını Hitler’e teslim ettiği için Prag bombalama geçirmemiş. Bu nedenle de tarihi dokusunu günümüze kadar korumuş ender Avrupa kentlerinden. Gerçekten de görülesi güzel yerleri var.
Staromestske Namesti (Old Town)
Nam-ı diğer Prag eski şehir meydanı. İstanbul’un Taksim Meydanı neyse burası da Prag için o, mutlaka yolunuz düşecektir. Meşhur astronomik saat kulesi burada. Dünyada çalışır halde bulunan nadir saat kulelerinden ve sabah 9 ile akşam 9 arası çalışıyor. Sonra Prag’a akşam geç saatte iner de bir saat başını yakalayalım diye buraya gelirseniz, hayrola niye ötmedi ki şimdi, bunun bir numarası yokmuş diye düşünmeyin! İsterseniz üst katına çıkıp güzel kareler yakalayabilirsiniz.
Charles Bridge:
Prag’ın gözbebeklerinden. Vltava Nehri üzerindeki bu köprüde yaklaşık 30 tane heykel var ve akşamları ışıklandırılınca bir başka güzel oluyor. Bu köprüdeki heykellerden birisinin üstü el sürüle sürüle bir hal olmuş durumda çünkü bir inanışa göre bu heykele ellerini sürenler er ya da geç Prag’a tekrar geliyor. Prag’ın en turistik noktası olması sebebiyle de turistlerin istilasına uğramış durumda. Eğer sevgilimle romantik bir fotoğraf çektireyim falan derseniz sabah 5’te gitseniz iyi olur. Aksi takdirde köprüye yaslanıp poz vermek için bile birkaç tane Çinliyi suya atmak zorunda kalabilirsiniz.
Köprü sonunda Çek’lerin son yıllarda uydurup popüler ettiği meşhur tatlısı ‘Trdelnik’ satan yerler var. O kadar çok yerde rastlayacaksınız ki bu tatlıya, en sonunda merakınıza yenik düşüp deneyeceksiniz. İşte bu köprü sonundaki mekanlar en iyi ‘Trdelnik’ yapan yerlermiş. Yine de beklentinizi çok yüksek tutmayın, görüntüsüne 10 lezzetine ise 3 veriyoruz.
Pariszka Street:
Biz diyelim Prag’ın Nişantaşı’sı siz diyin Etiler’i. Tahmin edeceğiniz üzere şehrin en pahalı mağazaları burada. Üzerinde aynı zamanda Avrupa’nın aktif olan en eski sinagogu bulunuyor. Biz mağazaların fiyatlarına bakıp şöyle bir geçtik gittik!
St.Vitus Katedrali:
Burasının yapımı 585 yıl sürmüş. Bir inşaatın yapımı nasıl 585 yıl sürer diye düşünmeyin bir gidin bakın. Niye o kadar uzun sürmüş anlayacaksınız! ( Aslında burada bu katedral çok güzel demeye çalıştık. 🙂
Sex Machines Museum:
Adı üzerinde sex aletleri(!) müzesi. İçeride bilimum insanoğlunun hayalgücüne şaşıracağınız şeyler var. Vay anasını adamlar da ne özenmiş ne ihtimam göstermişler diyorsunuz! Mekanın girişinde ‘sekse ne kadar uygun’ olduğunuzu ölçen bir koltuk var. Biz gittiğimizde Türk dayılar oturmak için sıra bekliyordu. Oturun yani oturabilirsiniz sıkıntı yok :)Müzenin içinde dünyanın ilk pornolarını izleyebileceğiniz bir sinema salonu bulunuyor. Hep Kafka müzesine, Louvre’ye falan gidecek değilsiniz ya, buraya da gidiverin. Eğlenceli, komik, güzel.
Dancing Building:
Modern mimariye ilginiz varsa, dışarıdan bakıldığında bu dans eden bir çifti andıran yapıyı seversiniz. Bu dans eden binaları görmeye gittiğinizde doğrudan ilk baktığınız açıdan bakarsanız hiçbir şey anlamazsınız. Açınızı değiştirerek bakmaya devam edin. Trafik ışıklarının oradan baktığınızda iki binanın dans ediyor gibi durduğunu göreceksiniz. Buraya Charles Köprüsü’nden yürüyerek ulaşmanız çok kolay, gitmişken bir görün.
Kafka Museum:
Buraya gidecekseniz müze kısmında sergilenenlerden ziyade, Franz Kafka havasına uygun dekoru, labirenti andıran iç düzenlemesi ve müzikleri için gittiğinizi düşünün. Bize biraz ‘Kafkasever’lerin ekmeğini yemek için tamamen turistik amaçlı yapılmış bir müze gibi geldi. Pek sevemedik. Sınıfta kaldı yani bildiğiniz.
Prag Kalesi:
Guinness Rekorlar Kitabı’nın da onayıyla burası Dünyanın en büyük antik kalesi. Giriş tabii ki paralı. 350 Koruna. Prag Kalesi’nin içerisinden şehire çıkan daracık bir sokak var, adı ‘Golden Lane’ yani Altın Yol, heh işte burası Kafka’nın da evinin olduğu, zamanın meşhur sanat sokağı! Zamanında bu sokaktan geçenlerin zengin olacağına inandıkları için adını ‘Altın Yol’ koymuşlar. Prag’da bizim en çok sevdiğimiz yerlerden birisi oldu.
Prag Kalesi’nden Golden Lane tarafından yürüyerek çıkıp yine yürüye yürüye ‘Strahov Manastırı’na ulaşabilirsiniz.
Strahov Manastırı:
Strahov Manastırı Prag’ın, hatta Dünyanın en güzel kütüphanelerinden birisine ev sahipliği yapıyor, o yüzden gitmesek olmazdı!
Kütüphane gerçekten mükemmeldi, yalnız uzaktan bakmaniz gerekiyor, kitapların olduğu bölmeye geçemiyorsunuz.
Manastır’dan çıktıktan sonra ister yürüyerek, yakınlardaki teleferiğe binerek şehir merkezine geri dönebilirsiniz. Buradan sonra görülecek bir yer daha kalıyor, Prag’ın olmazsa olmaz John Lennon Duvarı!
John Lennon Duvarı:
Prag’ın en güzel klişesi. Klişe darken iyi anlamda klişe. İlk olarak 1980 yılında yapılan bu duvara, gelen bir graffiti çakmış giden çakmış ve sonunda çorbaya dönmüş olsa da hala güzel. Duvara yaklaşırsanız Ahmet kalp Emine(bu arkadaşlara sesleniyoruz yapmayın, mundar etmişsiniz güzelim duvarı) gibi karalamalar görebilirsiniz.
Karlovy Vary:
Prag’dan yaklaşık 1,5 saatlik bir otobüs yolculuğuyla ulaşılabilen bu kasaba mineral suları ve kaplıcalarıyla ünlü. Yok biz kaplıcayla ilgilenmiyoruz, ismini başka nereden duymuş olabiliriz diyorsanız Uluslararası Karlovy Film Festivali’ni hatırlatalım. Muhtemelen buradandır 🙂 Hatta bu festivale Doğu Avrupa’nın Cannes’ı diyorlar. Yoksa bildiğimizden değil. 🙂
Neyse, dönelim konumuza. Karlovy Vary’ye Prag Florenc Garı‘ndan saate bir kalkan otobüslerle rahatça gidip gelebilirsiniz. Tek yön otobüs ücreti 6 Euro civarı. Bu huzur mekanı bizde ‘Al işte ileride hayatımın en önemli kararlarından birini verecek olursam ille de düşünme faslını burada geçirmeliyim’ düşüncesi yarattı. O kadar huzur dolu, sakin ve şirin bir yer. Bu kadar övmemizden, Prag’a kadar geldiyseniz mutlaka 1 gününüzü ayırmaya çalışın demeye çalıştığımızı anlamışsınızdır.:)
Unutmayın ki, Prag çok eski bir şehir ve gezilecek yeri çok. Yukarıda yazdıklarımız bizim 3 günlük gezimizde görmek için seçtiklerimiz. İşkence Müzesi, Oyuncak Müzesi, John Lennon Müzesi, hayvanat bahçesi ve New Town kısmı da Prag’da görülebilecek yerler listesinde olup bizim gitmeyi
tercih etmediğimiz yerler. Bunların arasından ilginizi çeken varsa Google hazretleri size bekler, gitmeden bir bakıverin 🙂
Gelelim yazımızın yeme-içme-eğlenme-sarhoş olma kısmına. Prag’da gün içinde ayaklarınıza kara sular inene kadar yürüdünüz ve turist olmanın gereklerini yerine getirdiniz, artık bira vakti. Prag’da içki ucuz, e biz de sizi eğlendirecek ve yeterince sarhoş edecek yerler biliyoruz, o zaman bırakın kendinizi bize!
Prag Gezi Rehberi: Prag’da Yeme-İçme
U Krále Brabantského:
Eğer ortaçağın gündüzünü yaşadık şimdi bize bir de gecesini gösterin diyorsanız alın size 1375 yılından beri hizmet veren bir meyhane! Klavye hatası yapmadık, 1375. Her akşam mekanın içinde canlı müzik, dans ve ateş gösterisi yapılıyor. Hatta son 15 dakikasında herkes dışarı çıkıp en son gösteriyi izliyor. Şov güzel, yemekler güzel kısacası Prag’a kadar gelmişken bir gecenizi rahatlıkla ayırabileceğiniz bir yer. Rezervasyon gerektiğini hatırlatalım. Eğer özel bir yemek ve içki menüsü söylemezseniz ve sadece şovu izlerseniz hesabınıza kişi başı 8 Euro ekleniyor. Değer mi? Kesinlikle.
Café Slavia:
Nazım’ın Prag’da iken sık sık oturduğu söylenen meşhur café. Sakin saatlerinde gelirseniz burada bir cam kenarı kapıp Vltava nehrini izleyebilirsiniz. Şimdilerde çok turistik bir yer olduğu için sıra beklemeyi göze almalısınız. Daha çok gün içinde bir kahve kaçamağı için ideal bir yer gibi düşünün.
Café Savoy:
Nasıl Café Slavia Nazım’la bütünleşmişse, burası da Kafka’yla bütünleşmiş durumda. Tahmin edeceğiniz üzere aşırı turistik. Bize oturmak istiyorsanız listeye adınızı yazdırın ve yaklaşık 1 saat kapıda kuyrukta bekleyin dediler. Saolun biz almayalım dedik ve geri döndük!
U Fleku:
Prag’ın en tarihi birahanelerinden ve aynı zamanda kendi biralarını üretiyorlar. Buraya gidip envai çeşit bira deneyebilir, gönlünüzce sarhoş olabilirsiniz. Tabii
bunda her bira siparişinizde yanında ünlü Çek içkisi Becherovka ikram etmelerinin de rolü büyük! (Her gelen shot ikram demek olmuyor bazen hesaba da kitleyiveriyorlar, içmeden bir soruverin 🙂 Tepside gelen ballı şaraplarını da denemeyi unutmayın.
Jazz Republic:
Prag’ın ünlü Jazz Cafelerinden. Prag’a kadar gelmişken bir Jazz Café arayanlar için birebir. Her akşam canlı müzik oluyor ve giriş ücretsiz.
Hemingway Bar:
Prag’ın en ünlü kokteyl barı. Kokteyl fiyatları diğer mekanlara göre pahalı da olsa, fiyat-performans açısından düşününce kesinlikle hak ediyor. Bu barın olduğu sokakta bir sürü başka bar var, isterseniz önden buralarda demlenebilirsiniz. 🙂
Karlovy Lazne:
Burası da en ünlü gece klübü. 5 katlı ve her katında farklı konsept müzik çalıyor. Kapısında yaklaşık 500 metre kuyruk olabileceğini söylemek istemezdik ama gerçek bu. Girişi erken saatlerde giderseniz 1,5 Euro. Saat 10’dan sonra ise 3,5 Euro. Çok güzel bir gece kulübü olduğunu söyleyemeyeceğiz ve içeride çok fazla apaçi oluyor ama sarhoş olmak, dans etmek ve arkadaşlarla eğlenmek istiyorsanız düşünmeyin gidin, kim tutar sizi!
Daha detaylı Prag Yeme-İçme Rehberi için sizi buradan alabiliriz. 🙂
Prag Gezi Rehberi yazısından sonra biz de Prag’da bu kadar çok gezilecek yer olduğunu düşünmüyorduk. Ama Prag Gezi Rehberi yazımız bitince, baya baya Prag’da gezilecek çok yer varmış dedik. 🙂 Bize sorarsanız Prag kesinlikle gezilmesi gereken bir yer fakat eksileri de çok. Bir kere her yer turistlerle dolu olduğu için Ortaçağ havasını artık hissedemiyorsunuz, nereye elinizi atsanız turist var. Buna bir de Çek halkının soğukluğu ve kabalığı eklenince bazen kendinizi otel odanıza atasınız geliyor. Suç oranı çok yüksek bir şehir olduğunu da unutmayalım. Geceleri rahat rahat kimsenin olmadığı sokaklarda yürüyebileceğiniz bir şehir değil. Bir de neredeyse her kapalı alanda sigara içiliyor. Sigara kullanmıyorsanız bol bol rahatsız olacaksınız.
Bunları yazmaktaki amacımız asla siz daha şehre gelmeden hevesinizi kaçırmak değil. Her güzelin bir kusuru vardır ve Prag’ınkiler de bunlar demek istiyoruz. Özellikle bu ilk Orta Avrupa seyahatiniz olacaksa size her yeri size değişik gelecek. Ve unutmayın, değişik olan her yer güzeldir. İyi geziler, güzel hatıralar.
Instagram‘dan da görmek isterseniz tık tık! 🙂