Avrupa’da Yüksek Lisans – Floransa
Bu sabah tesadüfen bir yazıya denk geldik. Bilişsel terapilerin fikir babalarından Albert Ellis; ‘Kendinize bir hedef koyarken, illa ki olacak, mutlaka olmalı diye değil, olsa ne iyi olur diye düşünün! Çünkü bir hedefe kilitlenmek, o hedefin “mutlaka gerçekleşmesi gerektiğini” düşünmek size ancak gereksiz gerginlik ve olumsuz ruh hali kazandırır. Evrendeki yapı gereği; aşırı derecede istenen olay ve şeylerin gerçekleşme olasılığı, sadece hayali kurulan olay ve şeylere sahip olma olasılığından çok daha düşüktür. Yani bir şeyi ne kadar çok, ne kadar takıntılı bir şekilde isterseniz, o şeye sahip olmanız ya da ulaşmanız o kadar güçleşir. Kural bu.’ diyormuş. Hem böyle olunca, belirlenen hedefe ulaştığınızda, ‘bir yükün altından kalkmış, biz zorluğu atlatmış’ gibi bir rahatlama duygusu değil, saf bir ‘mutluluk’ hissediyormuşsunuz.
Yaptığınız röportajla ne alakası var diyeceksiniz, haklısınız yok 🙂 Ama Ellis’in bakış açısı gerçekten de kafamıza yattı ve biz bunu kulağımıza küpe yaparken, buraya da koyduk ki, belki ileride sizin de işinize yarar diye 🙂
Evet Röportaj diyorduk. Bildiğiniz üzere biz size yüksek lisans yaptırmayı kafaya koyduk! Zaman içinde aldığımız mailler ve yorumlardan yola çıkarak, hep Almanya üzerine değil biraz da diğer avrupa ülkelerinden bahsetmemizin daha iyi olacağına karar verdik. Lakin, ee biz sadece Almanya’da yaşadık!? İşte bu noktada da, hemen arkadaşlarımız koşuverdi ve yurtdışında okuyan ve yaşayan arkadaşlarımızla bir röportaj serisi başlattık.
Siteye ilk konuğumuz Beliz Oral. Beliz bu sene Ocak ayında Floransa’ya taşındı. Kendisi aslında mimar olmasına rağmen Floransa’da “Grafik Tasarım” üzerine yüksek lisans yapıyor. Biz de Beliz ile İtalya’da yüksek lisans, yaşam ve aklımıza gelen türlü türlü şeyler üzerine konuştuk.
Lafı daha fazla uzatmayalım, Beliz zaten her şeyi anlattı! 🙂
Buyrun;
Y: Yüksek Lisansa başvurmaya nasıl karar verdin? Bize biraz kendinden bahseder misin?
B: Yıldız Teknik Üniversitesi’nde mimarlık okudum ve Yüksek Lisans yapmak hep aklımda olan bir şeydi diyebilirim. Üniversiteden mezun olur olmaz gitmek konusunda çok kararsızlık yaşadım ve fikir almaya çalıştığım herkes farklı bir öğüt verdi. Kimileri “Hemen git, işe başladıktan sonra üşenirsin.” dedi, kimileri de “İş tecrübesi olmadan Yüksek Lisans yapmak mantıksız.” dedi. Sonuç olarak kendimi dinleyerek önce iş tecrübesi edinmeye karar verdim ve açıkçası bu kararımdan çok memnunum.
Biraz detayına girmem gerekirse, okulun son senesinde mimar olma düşüncesi eskisi kadar heyecan vermemeye ve geleceğimle ilgili kafamda soru işaretleri belirmeye başlamıştı. Böyle bir belirsizlik içindeyken de mimarlıkla ilgili yüksek lisans yapma fikrinden uzaklaştım. Mezun olur olmaz bir ofise girip çalışmaya başladım ve çalıştığım süreçte anladım ki, kesinlikle mimarlık yapmak istemiyorum. Ofisten istifa edip evde geçirdiğim süreç (ki ailemle yaşadığım için istifa edip evde vakit geçirebilmem büyük bir şanstı diyebilirim) kendimi ve yeteneklerimi tanımam konusunda çok aydınlatıcı oldu.
Bu süreçte freelance illüstrasyon ve grafik tasarım işleri yaptım ve bu işten inanılmaz bir keyif aldım. Ben keyif aldığım için müşterilerim de benden memnun kaldılar ve sonunda grafik tasarım konusunda doğru düzgün bir eğitim almaya karar verip, bu konuda yüksek lisansa başvurdum.
Y: Başvuru sürecinde yaşadığın zorluklar var mı? Ve niye Floransa?
B: Başvuru sürecinde yaşadığım en büyük zorluk birçok seçenek arasından bana uygun olan bölümü ve okulu seçmekti. Türkiye’nin eğitim sisteminden ötürü, öğrenciler olarak lisans eğitimi seçimimizi biraz bilinçsiz bir halde, “Puanım nereye yeterse” kafasıyla yapıyoruz, fakat yüksek lisans eğitimi gönüllü bir eğitim ve kişinin bu eğitimi gerçekten istediği, merak duyduğu ve hevesli olduğu bir konuda yapması gerektiğini düşünüyorum.
Nasıl seçim yaptığıma gelirsek, kafamda belli başlı bazı konuları eleyerek ilerledim ve uzun bir araştırma sürecinden sonra Florence Institute of Design International’a (ve başka birkaç okula) başvurmaya karar verdim. Bu eleme sürecinde benim için en önemli faktörler, başvuracağım okulun Avrupa’da olması, ücreti ve tabi ki okulun kalitesiydi. Birkaç okul seçimi yapıp hepsine başvurdum; tabii her okulun başvuru talepleri farklıydı, dolayısıyla biraz zorluk yaşadım. Bu okulların bazılarından kabul, bazılarından ret geldi ve dürüst olmam gerekirse Rönesans’ın doğduğu ve sanatın merkezi olan Floransa’da yaşamak çok çekici geldi. Bu sebeple Floransa’yı (Florence Institute of Design International) seçtim.
Y: Vize işleri nasıl? Ne kadar sürede vize aldın?
B: Vize işleri konusunda çokça deneyimim var, zamanında bol bol vize alma çilesi çektim. Ancak ilk defa öğrenci vizesi aldım ve öğrenci vizesi alma konusunda, sadece İtalyan Başkonsolosluğu’nun sistemini anlatabilirim. Diğerleri farklı olabilir 🙂
Tabi ki öğrenci vizesi almak turist vizesi almak kadar zor değildi, ancak yine de yanlış anlaşılmalar sebebiyle 3 kez İtalyan Başkonsolosluğu’na gitmem gerekti. İstenen belgeleri dikkatli okumak, başvurunun nereden ve nasıl yapıldığını doğru öğrenmek gerekiyor.
Mesela benim yaşadığım ilk zorluk, vizenin iData gibi bir aracı firmadan değil, başkonsolosluktan yapıldığını çok geç fark etmem oldu. Bir diğer zorluk ise, denklik belgesi almaktı. Denklik belgesi almak, vize için istenen belgelerin arasında yer alan, oldukça zahmetli, bürokratik bir iş ve direkt olarak başkonsolosluktan alınabiliyor.
Kısacası; malesef internette yeterli bilgi verilmiyor, bu nedenle her yeri tek tek arayıp her detayı öğrenmekte fayda var. Ancak başvuru belgeleri eksiksiz olduktan sonra vize birkaç günde çıkıyor.
Y: Floransa’ya ilk yerleştiğinde ne hissettin? Ev bulmak kolay mıydı? Ev masrafların ne kadar?
B: Floransa’ya ilk geldiğim gün doğal olarak çok stresliydi. Dev bavullar, İstanbul’daki kar fırtınasından dolayı uçağımın kalkmama ihtimali ve İtalya’ya vardığımda dili bilmediğim için yaşadığım sıkıntılar sebebiyle zorlu bir ilk gün geçirdim. Ama eminim yurtdışına yerleşen herkesin az çok yaşadığı zorluklardır bunlar. O bavulları taşımak kolay değil 🙂
İlk günden sonra işlerim oldukça rast gitti. Tabi bunda okulumun inanılmaz yardımcı olması ve maillere çok hızlı cevap vermesi de önemli bir etken. İlk vardığımızda yapmamız gereken işleri detaylıca anlatan bir mail atmışlardı ve onun çok faydasını gördüm.
Ev bulmak konusunda da okula güvendim, çünkü okulun ev bulma oryantasyonu vardı. Anlaşmalı bir emlak şirketi okula gelip, bize uygun evlerin detaylı lisetesini verdi. Oryantasyonda tanıştığım birkaç arkadaşımla o listeden kendimize uygun evleri işaretleyip beraber gezdik ve evlerimizi seçtik.
Çok hızlı ve kolay halloldu diyebilirim. Şu an kaldığım evde 3 kişiyiz, eve yerleştiğimizde su, elektrik, gaz, internet ve neredeyse istemediğimiz kadar çok eşya vardı. Yani şu an tüm ihtiyaçlarımızı fazlasıyla karşılayan bir evde kalıyorum ve aylık 600 Euro ödüyorum (kira, faturalar ve internet dahil).
Aylık 800 Euro civarında bir harcamam var, zaten okuldan gelen bilgilendirici maillerde de aylık masrafların 800 – 1000 Euro’yu bulduğunu söylemişlerdi. Ancak o sırada şehir hakkında bilgimiz olmadığı için sonradan fark ettik ki, daha ucuza evler bulabilirmişiz 🙂 Neyse, önümüzdeki döneme artık.
Çevremdeki herkes benzer miktarlarda ödüyor ve herkes benim gibi okul yardımıyla ev bulmamış birkaç arkadaşım Airbnb’den oda tutup, o odanın sahiplerine bildikleri uygun evleri sorup, o yöntemle bulmuşlar. Özetle ev bulmak çok da zor değil.
Bu arada İtalya Hükümeti’nin okul ve yaşama masrafları ile ilgili yüksek lisans öğrencilerine sağladığı burslar var, fakat ben başvurumu geç yaptığım için bu bursları maalesef kaçırdım. Daha erken başvuru yapacaklar, burs şanslarını mutlaka deneyebilir.
Y: İngilizce konusunda zorlandın mı? Sınıfın ingilizce ortalaması nasıl?
B: İngilizce konusunda zorlanmadım, okuldaki genel İngilizce seviyesi de iyi, ancak İtalya’da İngilizce konuşulmaması konusunda çok zorlandım 🙂 Böyle olacağını önceden de biliyordum, o yüzden buraya gelmeden önce biraz İtalyanca çalışmıştım, ayrıca okulumdaki kredisiz İtalyanca kursuna da gidiyorum.
Turistik bir şehir olduğu için, şehirde dükkan sahibi olan veya marketlerde çalışan insanlar genel olarak temel seviyede İngilizce biliyorlar. Ancak bir probleminiz olduğunda İngilizce anlatmak imkansız malesef.
Yurtdışında okumaya karar verenlerin böyle detaylar hakkında da düşünmesi gerekiyor. Örneğin, Almanya, Danimarka gibi ülkelerde günlük hayatta İngilizce konusunda sıkıntı yaşanmaz diye düşünüyorum ama her ülke öyle değil tabii. Yine de İtalyanca bilgim sıfır olmasına rağmen, insanların yardım severliği sayesinde işlerimi halledebildim hep.
Y: Okurken dil okuluna gitmek ya da çalışmak mümkün mü?
B: Malesef detaylı bilgi veremeyeceğim bu konuda, çünkü gittiğim okulun kendi içinde İtalyanca dersi var ve ekstra dil okulu bakmama gerek kalmadı. Çalışma konusu da okuldan okula ve ülkeden ülkeye değişiyor ve okulun devletle olan anlaşmalarına bağlı diye biliyorum. Fakat araştırmadığım için net bir bilgi veremiyorum malesef.
Y: İtalyan kültürünü sevdin mi?İnsanlar nasıl? Erkekleri, Kadınları nasıl? 🙂
B: Ablamın eşi İtalyan, bu yüzden İtalyan kültürü hakkında ufak tefek detaylar biliyorum diyebilirim. Buraya gelmeden önce de İtalya’yı ve italyanları çok seviyordum. Geldiğim ilk andan beri de bu hislerim beni yanıltmadı. İnsanlar gerçekten çok sıcakkanlı ve çok yardımseverler. Örneğin, taşındığım gün Bologna’dan Floransa’ya geçiş sırasında yoldaki insanların inanılmaz yardımları olmasa, çok kötü bir ilk gün geçirebilirdim. Aynı şekilde sosyal güvenlik numarası almak, ev sahipleriyle anlaşmak, banka hesabı açtırmak gibi can sıkıcı olabilecek tüm işlerimde insanların yardımseverliği ve güler yüzüyle karşılaştım. Aynı dili konuşmamamıza rağmen. Okuldaki hocalarım, yolda, restoran, bar ve kafelerde tanıştığım insanlar, hepsini çok sevdim ve kendimi hiç yabancı gibi hissetmedim. Burada genel bir rahatlık, huzur ve hayattan keyif alma havası hakim. Dolayısıyla insanlar da birbirlerini germiyorlar, birbirlerine tolerans gösteriyorlar. Yıllarca İstanbul’da yaşadıktan sonra, güler yüzlü insanlarla yaşamak bir kültür şoku yaşattı diyebilirim.
Buraya gelmeden önce çevrem tarafından kafama bazı yanlış stereotipler ve klişeler yerleştirilmişti. İtalyanların çok atılgan hatta çok “laf atan” bir millet olduğu söylenmişti ama hiç böyle rahatsız edici bir durumla da karşılaşmadım. Herkes oldukça saygılı, kimse kimseyi rahatsız etmiyor. Yani, her söylenene inanmamak gerekiyor.
Y: Yüksek lisanstan sonra kalmak mümkün mü? Kalmak isteyenler için sadece ingilizce yeterli mi?
B: Yüksek lisanstan sonra kalma konusunda henüz detaylı bilgi veremiyorum, çünkü daha araştırmaya başlamadım. Ancak bildiğim kadarıyla en azından İtalya’da sadece İngilizce iş bulmak için yeterli değil. İtalyanca bilmek, iyi bağlantılar bulmak ve çalıştığın konuda başarılı olmak, iş bulma konusunda anahtar noktalar gibi görünüyor. Hatta bunlara rağmen bile iş bulma olasılığı düşük olabilir. Ancak dediğim gibi, hangi belgeler gerekir, okulların anlaşmaları nasıldır vb. Konularda henüz detaylı bilgiye sahip değilim.
Y: Okurken gezen çok mu?
B: Avrupa’nın en önemli özelliklerinden biri bu bence. Okurken gezen çok, hatta ben de çok gezenlerden olmaya çalışıyorum. Tren ve uçak biletleri inanılmaz uygun ve çevremiz güzel kasabalarla, şehirlerle dolu. Hocalarımız bile İtalya’nın olabildiğince tadına varmamız ve gezmemiz konusunda bizi cesaretlendiriyorlar. Tabii havalar henüz soğuk olduğu için hiçbirimiz gezi planlama moduna giremedik, ancak hava güzelse günübirlik geziler bile çok keyifli olabiliyor. Örneğin 2 hafta önce ev arkadaşlarımla Pisa’ya gitmeye karar verdik ve koşarak bir trene yetişip günübirlik, spontane bir gezi yaptık. Böyle spontane gezileri artırmayı düşünüyoruz önümüzdeki haftalarda 🙂
Ve aklına gelen, eklemek istediğin bir şey var mı?
Ekleyebileceğim tek bir konu var, o da ilişkilerle ilgili. Açıkçası buraya taşınmadan önce kendi içimde çok kararsızlık yaşadım, çünkü başka bir ülkeye taşınıp, sevgilimi Türkiye’de bırakmak çok zor geldi. Erkek arkadaşım her kararımı destekleyen ve yanımda olan biri olsa da, hala en çok zorluk yaşadığım konu bu. Ancak yine de verdiğim karardan çok memnunum.
Çevremde benim gibi kararsızlık yaşayan, hatta bu sebeple ilişkilerinde ciddi sorunlar yaşayan çok arkadaşım oldu. Başkalarının da bu konuda sıkıntı yaşayabileceğini düşündüğüm için değinmek istedim. Kariyerini ileriye taşımak isteyen, kendini geliştirmek isteyen, hatta sadece bir yurtdışı deneyimi yaşamak isteyen fakat ilişkisinden dolayı emin olamayan herkesin cesaretini toplayıp, bu adımı atması gerektiğini düşünüyorum. Uzun mesafe ilişkiler psikolojik olarak zorlayıcı olsa da, tek başına yabancı bir ülkede yaşamak insanı kesinlikle iyi yönde değiştiren ve geliştiren bir süreç.
Beliz’e kocaman sevgiler!
Ayrıca size de sevgiler! 🙂
Biz Instagram’da ve Facebook’ta da varız ve bekleriz.
Paylaşım icin teşekkürler.
Bu tur bilgilendirici röportajlar yapılırken gpa ve yabancı dil notu referanslar hakkında da bileğiyim veren kişinin kendinden örnek vermesi bu sürece hazırlık yapanlar icin faydalı olacaktır diye düşünüyorum .
İyi günler .
Tavsiyeler için teşekküler bir sonraki röportajlarda bunlara dikkat edeceğiz! 🙂
Sevgiler!