Sao Paulo Gezi Rehberi
Sao Paulo Gezi Notları ve Sao Paulo’da Gezilecek Yerler
Yılda 12 roman okuyan mahkumlarına 48 gün indirim uygulayan bir ülke düşünün. Ama bir yandan da Dünyanın en tehlikeli ülkelerinden birisi olsun. O halde Brezilya’ya hoşgeldiniz. Çok değişik bir coğrafya burası. Kocaman. 200 Milyon insan yaşıyor. Amazon’ları ayrı meşhur, Rio’su ayrı meşhur.
Bütün bunları kafamızda evirip çevirerek, aşırı bir merakla gittik Brezilya’ya. Ve de bütün meraklarımızı bir bir gidererek döndük.
Sao Paulo, Paraty ve Rio de Janerio’yu anlatmaya girişmeden önce Brezilya’yla ilgili tek nefeslik görüşümüzü söylersek, biz iyisiyle kötüsüyle sevdik burayı! İnsanları sıcak, Rio’su güzel, dansları güzel, yemekleri güzel. Ama eksileri de çok.
Mesela Sao Paulo çok güvensiz şehir. Naptınız ya öldürdünüz güzelim şehri. Yok az bile yaptık. Canlı canlı gömmemiz lazımdı. Güvensiz derken tek tük kapkaç yaşanmasından falan bahsetmiyoruz. Baya bildiğiniz silahlı çeteler falan soygun düzenliyor(görmedik ama orada yaşayan yerel insanlarla ve arkadaşlarımızla görüşmelerimizin sonucu)! Daha önce gitmeden Tayland’ın ve Meksika’nın da güvensiz olduğunu duymuştuk fakat sokaklarında gezerken hiç kendimizi tehlikede hissetmedik. Sao Paulo da ise tam tersi akşam 10’dan sonra hemen otelimize geri dönmek istedik. Sao Paulo’da dışarıda olmayı sevmedik. Daha doğrusu dışarıda çok olamadık. akşam saat 8 ve elimizde telefon, haritadan bir yer arıyoruz. Bulamıyoruz. Bir bilene danışanılım diyoruz ve o saatte nadir gördüğümüz bir dayıya yol soruyoruz ve adamın ilk uyarısı önce o telefonu ortadan kaldırın oluyor. Saat 8! Eee şimdi gel de güvenli de şehre. Rio’yu farklı mı diye sorarsanız, Sao Paulo kadar olmasa da yine de güvenli değil. O yüzden Brezilya’ya gelirken yanınızda çok fazla nakit para taşımasanız ve geç vakitte dışarıda ıssız sokaklarda gezmeseniz iyi olur. :)İstatistiklere göre her 11 dakikada bir tecavüz vakası gerçekleşiyormuş. (yok biz sizi daha gelmeden ülkeden soğutmayalım, asparagas haberdir o boşverin.)
Diğer bir üzücü özelliği de Brezilya’nın gerçekten çok pahalı olması. Güney Amerika’nın en pahalı ülkesiymiş Brezilya. Her ne kadar Brezilya parası bir ‘Real’ ortalama bir Lira’ya eşit olsa da ülkenin kendisi pahalı. Örnek verecek olursak, Mc Donalds’ta bir menu fiyatı Türkiye’deki aynı menünün iki katı fiyatına denk geliyor.
Son bir kötü özelliğinden bahsedelim, İngilizce! Evet biliyoruz, Fransa’da da İspanyada’da az insan ingilizce konuşuyor ama Brezilya öyle böyle değil! Portekizce veya İspanyolca konuşmuyorsanız biraz acı çekeceksiniz. Bilet gişesindeki görevli ‘ticket’ deyince anlamıyor ya da otobüs şöförü ‘bus’ı anlamıyor, öyle söyleyelim. Sırf bu yüzden cebimizden fazladan para çıktığı çok olmuştur. Anlaşmaya çalışıyorsunuz karşınızdakiyle ama bir türlü derdinizi anlatamıyorsunuz. Google Translateler, işaret dili çaresiz kalıyor ve en sonunda eeehh ver tamam onu ver ne kadar fazla olursa olsun!! ömrünüzden ömür gidiyor.
Diğer yandan Brezilya’nın en neşeli özelliği ise aşırı kozmopolit olması. Öyle bir ülke düşünün ki, beyazları zencileri, genci, yaşlısı, sarışını, Arabı, İspanyolu, Portekizlisi, Asyalısı, Balkanlısı, kısası uzunu, Afrikalısı iç içe geçmiş. Hiç kimse bir ötekine benzemiyor. 🙂 Birbirinden alakasız 200 Milyon insan. Bize gitmeden önce, sizi Brezilyalı sanabilirler çünkü herkes Brezilya’lıya benzer demişlerdi de ne demek istediklerini anlayamamıştık. (jeton gidince düştü.)
Sanıyoruz ki Brezilya’yı en iyi kendi vatandaşları şöyle anlatmış. Ülkeleri için diyorlar ki; “Brezilya Tanrı’nın seçilmiş ülkesidir, tek ülkedir. En çok onu sever. Fakat problem şudur ki, yönetilmesi için Brezilyalıları göndermiştir.’’ 🙂 Tam da böyle bir ülke işte burası.
Bütün bunlar kabulse, artık Brezilya’yı gezmeye başlayabilirsiniz.
Sao Paulo Gezi Rehberi
2 haftalık Brezilya gezimizin başlangıç noktası 3 gün geçireceğimiz Sao Paulo oldu. Nedeni ise çok basit, en ucuz uçak bileti Sao Paulo için olanıydı. Brezilya gezisinin en pahalı kalemi uçak bileti oluyor. Türk Hava Yolları’nın direkt seferleri var fakat bilet fiyatları yüksek. Biz, aktarmalı olsun bizim olsun diyerek biletlerimizi KLM Airlines’tan Istanbul – Sao Paulo, kişi başı gidiş dönüş 750 Euro’ya aldık. (evet bu kısmı biraz üzdü)
Bildiğiniz gibi Brezilya Türkiye’den vize istemiyor. Gelirken uçakta dolduracağınız formla ülkeye giriş yapıyorsunuz.
Brezilya Güney Amerika’da olduğu için havası bizimkinin tam tersi. En sıcak ayları Aralık – Mart arası. Kış ise Haziran – Eylül arası. Kış diyoruz ama siz bunu kış olarak anlamayın. Brezilya’nın kara kışı olan Temmuz ayında sıcaklık en düşük 15 derece oluyor. Biz Eylül ayında gittik ve Rio de Janerio’da deniz girdik! Öyle düşünün.
Şehiriçi Ulaşım
Havaalanından metroya ulaşmak için en ucuz ve kolay yol belediye otobüsüne binmek. Guarulhos Havaalanı’nın önünden belediye otobüsleri kalkıyor ve tek yön ücreti 4,5 Real. 1 Real = 1 Lira gibi düşünebilirsiniz. Metronun ise tek yön bileti 3 Real. Biz Sao Paulo’da 3 gün kalacağımız için metro kartı almadık. Daha uzun kalmayı planlıyorsanız metro kartı almak daha ucuza gelebilir. Biz ilk gün bindiğimiz belediye otobüsü hariç sadece metro kullandık. Sao Paulo nüfusunun 12 milyon olduğunu düşününce metrolarının da ne kadar kalabalık olduğunu hayal edersiniz(çok yabancılık çekmeyeceğimiz kesin). Ha bir de, havaalanından ayrılımadan ingilizce bir şehir haritası edinirseniz çok iyi olur. Söylediğimiz gibi şehirde neredeyse hiç kimse ingilizce konuşmuyor, o yüzden yol sorduğunuzda da anlayamıyorlar.
Sao Paulo’da Konaklama
Sao Paulo’da hayat Paulista Caddesi ve çevresinde dönüyor. Ama bu bölgede otel fiyatları baya bi kazık. Bir iki metro durağı uzağındaki yerler ise nispeten uygun, hostelde kalmayı seçerseniz ise çok çok daha uygun. Sao Paulo bizim ilk durağımız olduğu için ve paramızı hemen tüketmek istemediğimiz için, biz Paulista Caddesi’ne iki durak mesafede olan Rua Alegrete’deki ‘Paradiso Hostel’de kaldık. Hostelin odaları ve işletenleri çok tatlıydı. Oda başı gecelik 40 Usd ödedik. Tabii ki kesenin ağzını açmak isterseniz sizi Paulista taraflarına alabiliriz, sorun yok 🙂
Şehir Hayatı
Daha havaalanından şehre inerken farkedeceksiniz ki Sao Paulo’da çoğu evin kapısı tabiri caizse cezaevi kapısı gibi. Çoğu ev kilit üstüne kilit üstüne bir de dikenli teller döşenmiş durumda. Hal böyle olunca insana bir güvensizlik hissi bir hırsıza karşı tiklenme geliyor. Bunları gördükçe önemli eşyalarımızı çantamızın daha da derinlerine sokmaya başlıyorsunuz.
Brezilya insanı çok sıcakkanlı ve yardımsever olmasına ragmen, o tiklenme bizde Sao Paulo gezisi boyunca devam etti. (Siz demir parmaklıklar yerine binalardaki duvar yazıları ve graffitilere odaklanmayı deneyebilirsiniz) 🙂
Sao Paulo Gezilecek Yerler
Sao Paulo’nun en işlek caddesi ‘Paulista Avenue’(Bağdat Caddesinin biraz hallicesi) yani Paulista caddesi. Kocaman kocaman binaların ve gökdelenlerin olduğu uzun bir cadde burası.
Cadde üzerindeki en önemli yapılardan bir tanesi Sao Paulo Sanat Müzesi(Museu de Arte de Sao Paulo). İtalyan mimar Lina Bo Bardi’nin “kimileri hayal eder; biz yaparız edasıyla tasarladığı yapı, bizim fazlasıyla uzak olduğumuz “Kentin kamuya açık mekânını işgal etmeden kompleks müze programını yerleştirme” becerisidir desek yanlış olmaz. Ayrıca bu müze Sao Paulo’nun hatta Güney Amerika’nın en önemli tablo ve heykel koleksiyonunu barındırıyor. Aynı zamanda ülkenin en büyük sanat kütüphanesi de burada. Biz gittiğimizde gişede çok kuyruk yoktu. 10 dakika içinde biletimizi alıp girdik. İçeride Rodin’in heykellerine kadar bir çok ünlü sanatçının eserleri yer alıyor. Bir Sao Paulo gezisinin olmazsa olmazı olarak yazdık notlarımıza bu müzeyi 🙂
‘Livraira Cultura’da Paulista Caddesi’nin bir demirbaşı. Şehrin en büyük kitabevi. Burada koltuklara yaslanıp sabahtan akşama kadar kitap okuyan insanlar var. Biz burada kendi ülkemizde yitip giden kitap evlerine bir iç çektik.
Oscar Freire, Sao Paulo’nun en zenginlerinin oturduğu ve doğal olarak en pahalı mağazalarının olduğu cadde. Burada farkediyorsunuz ki Sao Paulo tam bir tezatlıklar şehri. Bu sokakta o kadar zenginler yaşıyor ki bazı apartmanların tepesinde helikopter pistleri var. Ama hırsızlıktan ve çetelerden artık nasıl korkuyorlarsa, bütün evler 3-4 kat demir telle hatta elektrikli telle çevrilmiş ve 3-4 ayrı kapıdan geçerek giriliyor evlere. Yani Sao Paulo’nun zenginleri zengin olmuş fakat özgür olamamış. (kendimizi böyle avuttuk. 🙂
Augusta Street, Sao Paulo’nun diğer bir güzel sokağı, yokuş aşağı inen bu sokakta, küçük küçük butiklerde uygun fiyatlara güzel şeyler bulmak mümkün sadece kiyafetle de sınırlı değil, her türlü tasarım ürünü bulmak mümkün. Birisine hediye almayı düşünüyorsanız bu sokağı önerebiliriz. Söylemek istediğimiz bir şey varsa o da her inişin bir çıkışı vardır. Çok aşağıya inmeyin indiyseniz de çıkarken otobüs kullanın. Yürüyerek çıkmak ölüm olabiliyor bu kadar yorgunluğun üzerine.
Praça de Se ise, Sao Paulo’nun büyük meydanlarından. Paulista Caddesi’nden taksi yaklaşık 10 Real tutuyor. Ünlü Sao Paulo Katedrali bu meydanda. Bu meydanın handikapı ise her köşesini evsizlerin sarmış olması. Hatta evsizlerle polisler iç içe geçmiş durumda. Bir önceki gün gezdiğimiz Oscar Freire Caddesi’ni, oradaki lüksü, helikopterli evleri düşününce kendimizi bu meydanda kötü hissettik. Katedralin içini gezebiliriz diye düşünmüştük ama biraz keyfimiz kaçtı ve bu bölgede fazla oyalanmadık. Sonradan öğrendik ki, Sao Paulo’lu zenginler, şehirdeki fakirler bizim ödediğimiz vergilerle yaşayamaz diğerek şehirdeki evsiz sığınaklarını kaldırtmış ve evsiz insanlar da bu meydana sığınmış(burada bir biiip sesi geliyor ve biz o zenginlere sövüyoruz izninizle).
Praça de Se meydanını ziyaret ettikten sonra metroyla ‘Vila Madalena’ bölgesine geçtik. Şimdi sezarın hakkı sezara, burası şehrin ‘hipster’ bölgesi olarak biliniyor ve adamlar sokak sanatında çok başarılı. Sokakları gezip duvar resimlerini incelemek burada yapabileceğiniz en güzel aktivite olur.
Neyse, biraz da Sao Paolo’nun güzel şeylerinden bahsedelim. Sao Paulo’nun en güzel özelliği parkları. Şehrin en meşhur parkı ‘Parque de Ibirapuera’. Öyle büyük bir park hayal edin ki (Ali bey yapsın diye değil tabi(siyasi mesajımızı da verdik ve rahatladık)); içinde bisiklet yolları, göller, toprak ve asfalt koşu yolları ve her türlü oyun sahası olsun. Adamlar yapmış ve olmuş. Bir de bu yetmezmiş gibi parkın içine muhteşem fizikleriyle koşan abiler ve ablalar kondurmuşlar. 🙂 Açıkça söylemek gerekirse Brezilya’ya geldiğimizde Umut’un gözleri bayram eder diye düşünmüştük ama Brezilyalı kadınlar bir şehir efsanesiymiş be arkadaş! Bize gelmeden önce hep Brezilya kadınının güzelliğini anlattıkları için gözümüz ultra güzel kadınlar aradı ama meğersem kadınından ziyade erkeği güzelmiş. Gerçekten de her yer biscolata reklamından fırlamış kaslı erkekler dolu. Hal böyle olunca Asya’nın gözleri benimkinden daha çok bayram etti. Neyse parka geri dönecek olursak bu parka Sao Paulo’daki ilk günümüzde gittik ve park girişindeki bisikletçiden saati 5 Real’e bisiklet kiralayarak, günümüzün yarısını burada bisiklet sürerek ve yorulduğumuzda da göl kenarında dinlenerek geçirdik. Böylece hem uzun uçak yolculuğunun sersemliğini attık hem de dinlenmiş olduk. Yani bizce gidin. 🙂
Yeme-İçme Faslı
Brezilya’da restoranlar pahalı. İlk girdiğimiz orta halli bir restorantta 20 Real’e bir tavuklu yemek söyledik ve herhalde büyük porsiyonlu bir şey gelecek diye düşünürken önümüze tek bir parça tavuk göğüs geldi. Yanında salatası ya da patatesi olan bir tabak düşünmeyin, bildiğiniz diyet yaparken yenen, tavada yağsız pişmiş tek bir adet küçük tavuk göğsü! O zaman anladık ki, bu şehir gerçekten de pahalı bir şehir 🙂
Mercado Municipal şehrin çarşısı gibi, halk pazarı da diyebiliriz. Aklınıza gelen alakalı alakasız her türlü gıdayı burada bulabilirsiniz. Balıktan tutun marshmallowa kadar. Biz burayı gezeceğimiz zamanı bir öğle yemeği saatimize getirdik ve hem bilumum atıştırmalıkları ve meyvelerı tattık hem de öğle yemeğimizi ucuza getirdik. Denediklerimiz arasında en sevdiğimiz ‘Pastel De Carne’ yani bildiğiniz etli börek.:)
Etsever Brezilyalıların meşhur yemeği Churrasco. Yani bildiğiniz karışık et ızgara tabağı. Sırf bu yemeği yapan restoranlar var ve haliyle biraz pahalı. Ama bir kez yemenin kimseye zararı olmaz diye düşünerek ilk günden Churrasco’yu mideye indirdik 🙂
Eğer gittiğiniz şehrin hamburgercilerini denemeyi seviyorsanız ‘Pao com Carne Hamburgueria’ tam sizlik. (ve tabii ki aynı zamanda bizlik 🙂 ) Ibirapuera parkını gezdikten sonra buraya kadar yürüyüp hamburgerleri güzelce mideye indirebilirsiniz. Bilimum çeşit hamburger ortalama 15 Real ve bu Brezilya ortalamasına göre çok iyi bir fiyat.
Augusto Street’ten de bahsetmiştik. Oraya kadar gittiyseniz de ‘Gopala Hari’ Restoranını deneyebilirsiniz. Burası binbir çeşit vejeteryan ev yemeği yapan küçük ama bir o kadar popüler bir Brezilya restoranı. Fiyatları da yine Brezilya’ya göre makul. (Ucuz diyemiyoruz ama Brezilya’ya göre ucuz diyebiliriz tekrar dikkat. 🙂
Son olarak, Sao Paulo Sanat Müzesi’nin hemen dibindeki ‘Jiquitaia Restoran’dan bahsetmeden geçmeyelim valla ayıp olur. Bu mekan daha şu an tasvir etmeye gücümüzün yetmeyeceği türden Brezilya yemekleri yapıyor ama tadları güzel. Mesela meşhur Chili Con Carne’nin üstüne yumurta kırmak gibi. Fiyatları ise ‘ehh işte’ türünden.
Akşam Olunca
Sao Paulo akşamları çok tekin bir şehir değil. Hal böyle olunca, kalabalık nereye gidiyorsa onları takip ediyorsunuz 🙂 Normalde her şehirde akşamları bile ayaklarına kara sular inene kadar yürüyen biz, Sao Paulo’da tercihimizi bol turist çeken ve kalabalık yerlerden yana kullandık.
Brezilya’ya kadar gelmişken bir salsa bara gitmemek olmaz. Azucar Bar’da hem Brezilya’nın milli içeceği ‘Caipirinha’ deneyebilir hem de dans edebilirsiniz. Zaten siz biz dans etmek değil dans izlemek istiyoruz diyerek gitmiş bile olsanız, bir noktadan sonra garsonlar sizi kaldırıyor, hazır olun!
Eğer akşam Paulista civarında takılmak isterseniz ‘O do Borogodo’ya gidebilirsiniz. Paulista Caddesi’nin ‘Manhattan’ vari havasından sıyrılmış bir Brezilya barı burası. Biz tesadüfen keşfedip ikinci gecemizde burada takıldık. Çok da sevdik. Alkol fiyatları da Paulista’nın kalanına göre gayet ucuzdu.
Gel gelelim genel olarak Sao Paulo’yu nasıl bulduğumuza. Genelde her şehri seven ve değişik olan her yer güzeldir diye düşünen ve Rio de Janerio’ya bayılan biz, bu şehri açık açık sevmedik! Zenginle fakirin bu kadar açık açık uçurum halinde olması, sokakların akşamları aşırı tekinsiz olması, çok pahalı olması, zenginlerin lüks arabalarının camlarını korkudan siyah filmle kaplatması, yani kısacası bu kadar olumsuzluğu bünyesinde barındırması yüzünden Sao Paulo bizim için sınıfta kaldı. Neresinden tuttuysak da elimizde kaldı.
Tabii ki bunlar bizim turist olarak gittiğimiz bir şehirdeki 3 günlük deneyimimizden yola çıkarak yazdıklarımız. Belki lokallar bu şehirde yaşamaya alışmıştır ya da kanıksamışlardır ya da şehrin daha güzel yaşanılası yerlerini biliyorlardır ve mutlulardır.
Nitekim biz şu an Sao Paulo’yu özellikle ziyaret edilecek bir şehir olarak değil, geçerken uğranacak bir şehir olarak değerlendiriyoruz. İyi planlanmış bir 3 gün şehri gezmek için yeterli olacaktır ve buradan Brezilya’nın başka güzel şehirlerine geçebilirsiniz. İyi ki de buradan sonra Rio’ya gittik de Brezilya aklımızda çok güzel bir ülke olarak kaldı.
Paraty ve Rio de Janerio yazılarımıza da bekleriz. 🙂