LİZBON GEZİ REHBERİ & LİZBON GEZİLECEK YERLER
Bir gün Münih’ten taşınırsanız hangi şehirde yaşamak istersiniz diye sorarlarsa artık cevabı biliyoruz, Lizbon! 🙂 Daha gitmeden ruhunu, sokaklarını, insanını sevdiğimiz Lizbon’u gördükten sonra çok açık söyleyebiliriz ki biz bu şehre hayran kaldık, ve çok uzun zaman aradan sonra bir şehirden bu kadar keyif aldık! Parke taşları ile döşenmiş daracık sokakları, katedralleri, geceleri capcanlı olan barları ve kendine özgü ruhuyla, artık Lizbon Avrupa’daki favorimizdir! Lizbon gezi rehberi Lizbon’u en az bizim kadar sevmeye hazır herkese gelsin! 🙂
Lizbon gezi rehberini çok büyük bir keyifle yazdığımızı söylemeliyiz, çünkü gittiğimiz bir şehrin gezi rehberini yazarken o anları tekrar yaşıyoruz, ve kendimizi gerçekten de o şehirde geçirdiğimiz zamanların içinde buluyoruz. Bu rehberi hazırlarken fark ettik ki, Lizbon’da geçirdiğimiz zamanda kendimizi uzun zamandır hissetmediğimiz kadar genç, ve dinç hissetmişiz. En son ne zaman 4 gece üst üste dışarıya çıkmıştık hatırlamıyoruz. Sırf bu duyguyu hissetmek için bile yine gelecek biz.
Lizbon’un bize verdiği enerjiyle geldik ve Lizbon gezi rehberi yazımızda Lizbon pahalı mı, Lizbon’da ulaşım, Lizbon gezilecek yerler, Sintra gezilecek yerler, Lizbon Konaklama, Lizbon kaç günde gezilir, Lizbon’a ne zaman ve nasıl gidilir ve Lizbon’da yeme içme ve Lizbon’dan günübirlik gidilecek yerler‘den detaylıca bahsettik. Buyrun Lizbon Gezi Rehberimiz ve 4,5 günde Lizbon’da nereleri gezdiğimize! ☺
Lizbon’a ne zaman gidilir ve kaç gün kalınır?
Biz Lizbon’da tam 4,5 gün geçirdik ve günleri şöyle bölüştürdük; 3 tam gün Lizbon, 1 gün Sintra + Cabo da Roca, yarım gün de Belem şeklinde. Bu planla Lizbon’da görmek istediğimiz yerleri görebildik diyebiliriz fakat daha uzun zamanımız olsa da asla sıkılmazdık. Yaz zamanı geliyorsanız ve sahilleri de gezmek isterseniz biraz daha zamanınız olsa tabii daha iyi olur. Hatta isterdik ki 15 gün zamanımız olsun Portekiz’i Faro’dan başlayarak Porto’ya kadar gezelim ama işte beyaz yakalılık!
Yazıda aşağıda detaylıca bahsedeceğiz ama burada da hatırlatalım, Sintra’ya gideceğiniz gün erkenden kalkıp Pena Sarayı’nın açılış saatinde kapıda olmak çok önemli, çünkü aksi takdirde çok uzun kuyruklar bekleyebilirsini.
Lizbon’a ne zaman gidilir kısmına gelirsek, bizce yılın her ayı gidilir, çünkü Atlas okyanusunun kıyısındaki bu şehirde tam bir Akdeniz iklimi var ve kış aylarında bile dondurucu soğuklar olmuyor. Biz Şubat ayında 20 dereceleri gördük, Münih 0 derece iken. 🙂
Eğer biraz yağmur benim için sorun değil, ceketle gezerim derseniz Ocak – Mart arası, havalar iyice ısınmış olsun derseniz Haziran’a kadar, en sıcak ama aynı zamanda en popüler zamanı için Haziran – Ekim arası, yine ılık havalar için de Kasım – Aralık aylarını düşünebilirsiniz. Gördüğünüz üzere tüm aylarda gidilir teorimizi iyice kanıtlamış olduk. 😀
Araç kiralama için Booking.com’un araç kiralama platformunu önerebiliriz. Gideceğiniz şehirdeki neredeyse bütün araç kiralama acentalarını kapsıyor ve fiyatı onlardan daha uygun oluyor. Bir de Booking.com hesabınızla tuttuğunuz için çoğu zaman ek indirim de yapıyor.
Lizbon’a nasıl gidilir?
Türk Hava Yolları‘nın Lizbon’a direkt uçuşu var ve biz 5 saat nasıl geçti anlamadık bile. Özellikle kampanya dönemlerinde çok uyguna bilet bulmak mümkün oluyor, yani Lizbon’a gitmeyi kafanıza koyduysanız düzenli olarak kampanyalara bakabilirsiniz, mutlaka denk gelecektir.
Kış saati uygulamasında Lizbon’la Türkiye arasında 3 saat fark oluyor. Varış gününüzde bunu dikkate almak isteyebilirsiniz.
Lizbon pahalı mı?
Güzel bir haber vereceğiz; bir Avrupa şehrine göre gerçekten pahalı değil! 🙂 Hatta çok uygun bütçeyle gezmek çok mümkün. Şöyle örnek verelim; lokal yerlerde yediğimiz akşam yemeklerinde 4 kişi için toplam 35-40 Euro hesap ödediğimiz oldu ve bu Avrupa ortalamasına göre çok çok uygun bir rakam.
Bazen öğle yemeklerini 1 Euro’ya aldığımız natalarla geçirdik, bazen de önceden işaretlediğimiz mekanlara gittik ve iki kişi 20 Euro’yu geçmeyen hesaplar ödedik. Bu demek değil ki, Lizbon’da pahalı yeme – içme yeri yok, tabii ki var fakat ucuz alternatifiniz de çok fazla.
Geziyi uyguna getirmek için almanızı önerdiğimiz Lizbon Kart’tan da bahsedelim;
Lizbon Kart nedir? Almalı mı? Ucuza geliyor mu?
Lizbon Card, size şehir içinde sınırsız toplu taşımaya binmenizi (havaalanı dahil) ve neredeyse tüm müze, saray ve atraksiyonlara ücretsiz girmenizi sağlayan bir şehir kartı. 24 saatliği 20 Euro(kişi başı), 48 saatliği 34 Euro ve 72 saatliği 42 Euro. Böyle söyleyince pahalı geliyor biliyoruz fakat önünüzde gidilmesi gereken müzeler, saraylar etkinlikler varsa ve hepsine teker teker giriş ücreti vermeye kalkarsanız inanın çok daha pahalıya geliyor!
Bizim önerimiz şu; gezmek istediğiniz müzeleri ve sarayları tek bir gün için planlayıp kartı o gün için almanız. Hatta geldiğiniz gün için ya da döneceğiniz gün için alırsanız havaalanından ulaşımızını da içine katmış olursunuz. Böylece giriş ücreti vereceğiniz her şeyi aradan çıkartmış olursunuz. Kalan günler de ver elini tabanvay şekilde Lizbon sokakları! ?
Lizbon’da Ulaşım & Lizbon Havaalanı’ndan ulaşım & Lizbon’da araç kiralama
Lizbon yürüyerek gezilebilecek potansiyelde, ama arada yokuşlu olması sebebiyle de yürürken sizi biraz yoran bir şehir olacak. Hatta sırf bu yokuşları sebebiyle bile Kadıköy – Moda’ya benzetenler (biz dahil) var. Bir de 28 numaralı meşhur sarı tramvayı ulaşım için olmasa bile, şehri turlamak için, aynı şekilde şehirdeki nostaljik finikülerleri de fotoğraf veya denemek amaçlı kullanmak isteyeceksiniz diye düşünüyoruz, çünkü bir yerde onlar da Lizbon’un ayrılmaz parçaları gibi. 🙂
Eğer Lizbon kart almayacaksanız günlün toplu taşıma bileti 6,30 Euro ve metrolar için tek kullanımlık bilet de 1,50 Euro. Havaalanından gelirken kırmızı hattaki metroya binip direkt şehir merkezine gelebiliyorsunuz ve tek kullanımlık metro bileti bu metroda geçiyor. Havaalanı şehre yakın olduğu için Über’i de tercih edebilirsiniz. Über Lizbon’da gerçekten uygun. Biz dönüşte şehir merkezinden havaalanına Über’e bindik ve 13 Euro tuttu.
Lizbon’da Araç Kiralama
Lizbon’da araç kiralama konusuna gelirsek; biz Lizbon’da Sintra ve Cabo da Roca’ya gitmek için 2 günlük araç kiraladık ve araca günlük 7 Euro ödedik. Bir de doğru zamanlama olursa Nazare’ye de geçeriz diye düşünüyorduk fakat sonradan iptal ettik. Araç kiralamanın bu kadar uygun olmasının sebebi Avis’in internet sitesine Avrupa’da bir lokasyondan bakmamız, onu da söyleyelim. Avrupa ve diğer ülkeler için farklı uygulamalar oluyor. Şimdi düşününce, aslında araç kiralamadan da çok rahat toplu taşımayla Sintra ve Cabo da Roca’ya gidildiğini gördükten sonra araç kiralamak şart değil diye düşünüyoruz. Eğer çok sıkışık bir programınız varsa zamandan kazanmak için araç kiralayabilirsiniz. Onun dışında toplu taşımayla da Sintra ve Belem’e çok kolay gidiliyor. Hatta Sintra’dan Cabo da Roca’da giden otobüsler de var. ,
Lizbon Konaklama & Lizbon’da Nerede Kalmalı & Lizbon’da Ucuz Konaklama
Lizbon konaklama konusunda sizi üzmeyecek bir şehir. Çok sayıda uygun & merkezi otel ve Airbnb var. Eğer Alfama, Baxia, Bairro Alto gibi merkezin de en merkezi lokasyonlarda kalırsanız ücret bir tık artacaktır, ama buralarda bile uyguna konaklamak mümkün.
Biz Lizbon turizm ofisi ve Türk Hava Yolları’nın davetiyle tam merkezde My Story Hotel Augusto’da kaldık ve mükemmeldi. Yine gitsek yine burada kalmak isteriz. Otelin linkini şuraya bırakıyoruz. Tam bir fiyat/performans oteli ve yeri muhteşem!
Merkezde ve uygun fiyatlı otellerden bize en çok önerilen Hotel Crespo (linki burada) ve Nest House Lisbon Hotel (linki burada) oldu. İkisi de gecelik 50-60 Euro civarında.
Bir tık daha pahalı olabilenler için, gecelik 80 Euro civarında Flores Guest House (linki burada) ve Bairro Alto Suites (linki burada) var.
Hostel için ise gözümüz kapalı Liv’in Hostel Lisbon‘u (linki burada) önereceğiz.
Lafı daha fazla uzatmadan Lizbon’da Gezilecek Yerler kısmına geçiyoruz!
Lizbon Gezi Rehberi – Lizbon’da Gezilecek Yerler
Lizbon’da Gezilecek Yerler
Biz Lizbon’da nasıl gezdik önce onu anlatalım. Lizbon’da meşhur sarı renkli ve oldukça turistik 28 Numaralı bir tramvay var. Bu tramvay, Lizbon’un en güzel sokaklarından, en ünlü binalarının önünden ve Lizbon’da görülmesi gereken çoğu yapının önünden geçiyor. Biz önce Lizbon’a gitmeden önce görmek istediğimiz sokakları, ve yerleri işaretledik, sonra da Lizbon’daki ilk günümüzde sabah erkenden tramvayın ilk kalktığı durak olan Martim Moniz’e gittik ve buradan trenin rotasını, yani rayları takip ederek yürümeye başladık. Böylece sırayla görmek için işaretlediğimiz yerleri görmüş olduk.
Alfama
Lizbon’un en sevdiğimiz bölgesi Alfama oldu. Burası daracık sokaklardan, birbirine bitişik penceresiz evlerden ve bir o kadar güzel sokaklardan oluşan nostaljik ve hüzünlü bir bölgesi Lizbon’un. O daracık sokaklarından bizim sarı tramvay geçerken arkasına atlayanlar, mahalledeki minik bakkallar ve ufak Fado mekanlarıyla tam hayran olunmalık bir bölge!
Evlerin camlarından asılmış çamaşırlarına ve sokaklarda oynamakta olan çocukları da ekleyince, biz diyelim Balat, siz deyin Havana..:)
Alfama’ya sabah erken saatlerde gitmenizi öneririz, öğleden sonra biraz turist yoğunluğu olabiliyor.
Alfama’nın zirvesinde ise Lizbon’un en eski kalelerinden biri olan São Jorge Kalesi var. Kaleden gözüken şehir manzarası çok çok güzel. Hatta buradan bakınca dedik ki, Lizbon’u İstanbul’a benzetenler mutlaka Lizbon’a bu manzaradan bakmış olmalı. Sao Jorge kilisesine Alfama’yı gezdikten sonra bir 2-3 saat ayırarak, ya da sonrasıda bizim gibi günbatımı için ayrıca gidebilirsiniz.
Sao Jorge Kilisesi için bilet 10 Euro. Maalesef Lizbon kart geçmiyor.
Alfama’dan aşağıya merkeze doğru inerken karşınıza Miradouro adı verilen manzara terasları çıkacak. Birer nata kapıp buralarda yiyebilirsiniz. 🙂
Alfama’da son durağımız Lizbon Katedrali (Sé Katedrali). Katedrale giriş ücretsiz ve tram no 28. katedralin önünden geçiyor. No 28. gelene kadar bekleyip tam katedralin önünden geçirken fotoğrafını yakalayabilirsiniz. Bizim için en güzel Lizbon görsellerinden birisi buydu!
Lizbon’da ayarlamak istediğiniz tüm turlar ve aktiviteler için şuraya Get Your Guide’ın Lizbon linkini bırakıyoruz. Uzun süredir yeni bir şehre gidiyorsak ve bir aktivite ayarlayacaksak Get Your Guide’dan tutuyoruz. Turların puanlarını ve yorumlarını görebildiğimiz için seçtiğimiz aktivitelerden hep çok memnun kalıyoruz. Bir de fiyat/performans olarak da buradan tutmak daha uyguna geliyor.
Praca do Comercio (Ticaret Meydanı)
Lizbon’un ana meydanına hoşgeldiniz. Praca do Comercio, zamanında, 18. yüzyılda önemli keşif yolculukları anlaşmalarının yapıldığı ve deniz ticaretine yön veren bir alanmış. Bugün ise, etkinliklerin yapıldığı, etrafı kafelerle çevrili, ve bol hareketli bir meydan.
Bir tarafı okyanusa, diğer tarafı ise Rua Augusto’ya açılıyor. Zafer takı, yani Arco da Rua Augusta’dan geçerek girdiğiniz Rua Augusta, Lizbon’un trafiğe kapalı ve en merkezi caddelerinden. Bol bol kafeler, balıkçılar, natacılar..Buraya yolunuz en az birkaç kez düşecektir! 🙂
Elevador da Bica – Füniküler
Lizbon bol yokuşlu demiştik, bu sebepten şehrin bazı noktalarında sizi aşağı sokaktan yukarı sokağa taşıyan ‘asansör’ler var, aslında bildiğiniz finiküler ama mesafesi çok kısa. Biz bunlardan en çok Elevador da Bica’yı sevdik. Hem de kendisi aşırı fotojenik! Lizbon’a kadar gelmişken burada bir fotoğrafınız olması şart! 🙂
Tek yön ücreti 3,90 ama Lizbon kart veya günlük biletiniz varsa onlar da geçerli.
Bir diğer finiküler de ‘Ascensor da Gloria’. Hangisi daha fotojenik derseniz bizce Bica daha fotojenik, çünkü Gloria’nın sokağında çok fazla graffiti var ve fünikülerin rengi sarı değil. 🙂 Yine de ikisini de deneyebilirsiniz tabii.
Elevador de Santa Justa – Asansör
Bu seferki gerçek bir asansör. Sizi merkezde alt sokaktan üst sokaka çıkartıyor ve aynı zamanda çıktığınız yerden şehir manzarasını izleyebiliyorsunuz. Yalnız oldukça turistik bir aktivite olduğu için önünde çok sıra olabiliyor ve çok kalabalık. Biz o yüzden binemedik. Eğer bu asansöre binmemeyi tercih ederseniz, şehir manzarası için Miradoure yani şehir teraslarına gidebilirsiniz. Biz öyle yaptık. Hatta bizim gittiğimizin tam adı ‘Miradouro de São Pedro de Alcântara‘.
Bairro Alto
Bir Lizbon gezi rehberi için olmazsa olmaz bir yere geldik, burası da bir başka Lizbon favorimiz. Gerçekten bu bölgeyi çok sevdik! Bairro Alto bölgesi, Lizbon’un yaşayan, hatta geceleri daha çok yaşayan oldukça canlı bir bölgesi. Ayrıca bölgede çok sayıda Fado dinleyebileceğiniz mekan var ve çok da güzel yapıyorlar. Onun dışında tarihi mekanlar, lokal lokantalar, minik publar her şey var..
Bairro Alto geceleri çok yaşadığı için, mekanlar gündüzleri biraz geç açılıyor. 🙂 Biz burada 11 gibi yemek yemek istedik ama fark ettik ki işaretlediğimiz yerlerin çoğu 12’den sonra açılıyormuş. Gitmeden önce buna dikkat etmenizde fayda var.
Biz 3 akşamımızı burada geçirdik. Mekanlardan yeme – içme kısmında detaylıca bahsettik ama konusu açılmışken bir Fado mekanı önerelim. Internetten araştırırsanız güzel Fado mekanları çıkıyor karşınıza ama çoğunun fix menüsü var, ve fiyatlar kişi başı 30-50 Euro bandında. Bairro Alto’daki minik Tasco da Chico isimli mekan bunlar arasında hem en uygunu hem de en profesyonellerinden. Fix menü yerine, kişi başı minimum 10 Euro harcama limiti var. Yalnız gitmeden 2-3 gün önce (en az) rezervasyon yaptırmanız şart.
Pink Street
Lizbon bir zamanlar tam bir liman kentiymiş. Şimdilerde ‘Pink Street’ olarak geçen pembe sokak da, zamanında bizim bu denizcilerin geldiği, içki içtiği, kumar oynadığı ve daha başka şeyler yaptığı (siz anladığınız) bir sokakmış. Yani zamanın Tarlabaşı’sı! Tabii sokakta sadece denizciler değil, haliyle hayat kadınları, uyuşturucu satıcıları ve bilimum hırsızlar da barınırmış.
Sonra belediye burayı dönüştürmeye karar vermiş ve tüm sokağı pembeye boyatmış. Etraftaki restoranları da restore etmiş ve bu sokağı görece güvenli hala getirmiş. Artık hırsızlar değil, hipsterlar var. 🙂
Zaten merkezin çok yakınında olduğu için, şehirde yürüyüş sırasında uğramanız çok kolay.
LX Factory ve en ilginç kütüphane ‘Ler Devagar’
Lizbon’u bu kadar çok sevmemizin bir sebebi de, alternatif bölgelerinin güzelliğiydi. Bunlardan en ilgili çekici olanı LX Factory!
Zamanında eski bir kumaş fabrikası olan bu 23.000 metrekarelik alan, sanat merkezi ve eğlence alanına dönüştürülüp içine vintage magazalar, publar, galeriler, mağazalar ve muhteşem bir kitapçı açılmış. Aynı zamanda burada sık sık konserler, eventler ve şovlar düzenleniyor.
Muhtemelen Lizbon’a gelmeden önce çoğu yerde fotoğrafını gördüğünüz kitapçının adı ‘Ler Devagar’. Terasından gün batımını izleyebileceğiniz mekanın adı ise Rio Maralvinha.
LX Factory’e merkezden tramvayla veya otobüsle 15 dakikada ulaşabilirsiniz.
Tüm bu yukarıda saydığımız yerler dışında Lizbon’da müze gezmek isterseniz; Museu Coleçao Berardo‘yu not edebilirsiniz.
Geldik Belem’e! 🙂
Lizbon Gezi Rehberi – Belem ve Belem bölgesinde gezilecek yerler
Lizbon gezi rehberi, devam! 🙂 Lizbon merkezin yaklaşın 6km uzağında kalan Belem semti, zamanında Portekiz’in ünlü keşifçilerinin denize açıldığı semt olarak biliniyor. Merkezden tramvayla yaklaşık 20 dakikada ulaşabiliyorsunuz. Belem’in içinde görülecek yerleri de rahatça yürüyerek gezebilirsiniz. Yine minik bir hatırlatma yapacağız, Belem oldukça turistik bir bölge, o yüzden sabah erkenden gelmekte fayda var! 🙂 Özellikle Belem Kulesi için.
Bizim Belem’deki ilk durağımız Belem Kulesi oldu. Belem Kulesi (Torre de Belém), 1500’lerde şehri savunmak amacıyla kurulmuş, daha sonra ise deniz feneri ve gümrük kontrol amacıyla kullanılmış. 1900’lerde de UNESCO Dünya korunması altına alınmış. İsterseniz 6 Euro verip içerisini de gezebiliyorsunuz.
Belem’deki ikinci durağımız Jeronimos Manastırı oldu. Bu manastırın inşasına Vasco da Gama’nın Hindistan’dan dönüşünü anmak için 1501 yılında başlanmış ve yapımı 17. yüzyıla kadar sürmüş. Şu an UNESCO Dünya Miras Listesi’nde. Girişi 10 Euro. Sabah erkenden gitmenizi tavsiye ederiz. 🙂 Ayrıca manastır kompleksinin içindeki Arkeoloji Müzesi ve Santa Maria Kilisesi de görmeye değer. Eğer müze kısmı için geldiyseniz ayrı bir sıraya giriyorsunuz, girişte ona dikkat etmek lazım.
Buraya kadar her şey iyi güzel, ama en güzelini sona sakladık! 😀 Meşhur ‘nata’ tatlısının çıkış yeri olan Pasteis de Belem, yani Belem Pastanesi. Hikayeye göre, bu pastane tatlının tarifini manastırdan almış ve bugüne kadar kimseyle paylaşmamış. O yüzden Portekiz’in her yerinde ‘Pasteis de Nata’ olarak geçen tatlının adı, spesifik olarak burada ‘Pasteis de Belem’ olarak geçiyor. İsterseniz burada oturup yiyebilir, isterseniz de paket alıp Belem’de sahile oturup yiyebilirsiniz. Tanesi yaklaşık 1,1 Euro ve çok rahat 2-3 tane yeniyor. Resmen 1 Euro’ya satın alınan mutluluk!
Belem’de bu yukarıda saydığımız 3 aktiviteyi yarım güne sığdırmanız mümkün, günün kalanını Lizbon merkeze dönecek şekilde planlayabilirsiniz, ya da LX Factory’i Belem’e çok yakın olduğu için oraya geçebilirsiniz.
Lizbon Gezi Rehberi – Sintra – Sintra’da Gezilecek Yerler
Sintra, Lizbon’a trenle 1 saat mesafede bulunan bir masal kasaba. Gerçekten masal kasaba. Arnavut kaldırımlı sokakları, şatomsu evleri, ve tam bir masaldan fırlamış gibi gözünen bir Pena Sarayı var. Bize sorarsanız Lizbon’a kadar gelmişken en az Lizbon kadar güzel Sintra’yı kesinlikle gezmeli!
Bizim Sintra rotamız tam olarak şöyleydi; bir gün önce araba kiraladığımız için sabah erkenden kalktık ve 8 gibi Pena Sarayı’nda olduk. Fakat biraz erken gitmişiz çünkü saray 10’da açılıyormuş. 🙂 Yine de en geç 9buçuk gibi gelmekte fayda var çünkü kapısında inanılmaz bir kuyruk oluyor. Eğer Pena Sarayı’nın bahçesini gezmek istiyorsanız bilet 7 Euro, hem bahçesini hem de içini gezmek istiyorsanız 14 Euro. Biz sadece bahçesi için bilet aldık çünkü görmek istediğimiz esas yeri bahçesiydi. Bahçe demişken kocaman bir alandan bahsediyoruz bu arada. Biletleri online almak çok önemli, çünkü kapıda bir de aynı uzunlukta bilet gişesi kuyruğu oluşabiliyor.
Eğer araçla gelecekseniz ücretli park yeri bulabiliyorsunuz. Trenle gelirseniz de Sintra merkezden gitmek istediğiniz yerlere, örneğin Pena Sarayı’nın önüne kadar otobüse binebilirsiniz.
Pena Sarayı şüphesiz Sintra’nın en önemli yapısı. 1697 yılında yapılmış ve 19.yüzyıla kadar dönemin zenginleri yaşamış. Sonradan ise 1892 yılında bir Portekizli böcek bilimcisi tarafından satın alınmış ve İtalyan bir mimara baştan yaptırılıp bugünkü görüntüsünü almış. Harry Potter’ın yazarı J.K Rowling’in de bu Hogwarts’ı yazarken bu gizemli saraydan ilham aldığı söyleniyor. 🙂
Lizbon Gezi Rehberi – Sintra’da bir diğer durak – Regaleira Sarayı (Quinta da Regaleira)
Sintra’nın fotoğraflarına bakarken, silindir dönen merdivenli bir fotoğraf göreceksiniz, işte burası Regaleira Sarayı. O merdivenler de 27 metre derinliğindeki ters bir kuyu.
Regaleira Sarayı’nın parkı da çok meşhur. Birbirine bağlanan yeraltı tünelleri vile var. Regaleira’nın da tüm Sintra gibi mistik bir havası olduğunu söylemeliyiz.
Saraya ve bahçesine giriş ücreti 10 Euro.
Regaleira ve Pena Saray’larından sonra Sintra’da zamanınız kalırsa Sintra Ulusal Sarayı (Palacio Nacional de Sintra) ve Mouros Kalesi (Castelo dos Mouros)‘ni de gezebilirsiniz.
Öğle yemeği içinse Sintra’nın minik merkezindeki İspanyol tapascısı ‘Tascantiga’‘ya gidip, yemek sonrası da tatlı olarak Sintra’nın meşhur tatlıcısı Piriquita‘da Sintra’nın yerel tatlısı Pastel de Sintra‘yı deneyebilirsiniz. Yanına da expresso. Şimdi olsa da yesek!
İşte Sintra da böyle..Sintra’ya kadar gelmişken zamanınız varsa, gitmenizi önereceğimiz bir nokta daha var, Roca Burnu, yani Cabo da Roca, yani Avrupa’nın en batı noktası.
Cabo da Roca – Avrupa’nın en Batı Noktası
Avrupa Kıtası’nın en Batı noktası tabii ki Portekiz’de 🙂 Hem de Sintra’ya otobüsle (403 nolu otobüs) sadece yarım saat uzaklıkta. Eğer Lizbon’dan gelmek isterseniz de yaklaşık 1,5 saat sürüyor.
Roca Burnu’nda kayalıklardan Atlas Okyanusu’na baktığınız zaman gerçekten de burası dünyanın sonuymuş gibi gözüküyor. Bir zamanlar, yani 14. yüzyıla kadar insanların burayı dünyanın en uç kısmı sanmasına şaşmamalı. Roca Burnu’nda size Avrupa’nın en batı noktasına ayak bastığınızı tasdikleyen bir sertifika veren bir postane var. Sertifikanın fiyatı galiba 11 Euro’ydu.
Cabo da Roca’nın çevresindeki plajlarda sörf çok yaygın çünkü su çok dalgalı. Buraya yakın köylerde de yoldan geçerken çok sayıda sörf okulu gördük. Eğer ilginiz varsa buradaki sörf okullarını araştırabilirsiniz.
Sörf demişken, eğer gerçekten ilginiz varsa dünyanın en iyi dalga sörfü sporcularının 30 metreyi bulan dalgalarda sörf yaptığı Nazare şehrini araştırabilirsiniz. Atlas okyanusu kenarındaki bu sahil kenti dalgalarıyla meşhur ve kış aylarında sırf dalgaları fotoğraflamak için onlarca fotoğrafçı Nazare‘ye akın ediyor.
Lizbon gezi rehberi – Lizbon’da gezilecek yerler kısmı galiba bitti, ama rehber bitmedi çünkü daha Lizbon’da yeme – içme önerilerimiz var. 🙂
Lizbon Gezi Rehberi – Lizbon Yeme – İçme Önerileri
Lizbon’da o kadar çok yemişiz ki, dönmeden 1 gün önce Umut nataları yiyerek ‘nata’ gibi olduğumuza karar verdi…iyi yedik, ama iyi yedik! ama yemeseydik çok içimizde kalırdı..O yüzden nerelerde yemişiz, nereler en çok önerilmiş hemen yazalım.
Kahvaltı için en çok; Cafe Janis, Dear Breakfast ve The Mill önerilmişti. Bu üçü arasında en çok Cafe Janis‘i sevdik.
Konsept kahveci için Heim Cafe ve Boutik, üçüncü dalga kahveci için ise Fábrica Coffee Roasters ve Copenhagen Coffee Lab & Bakery’ye gittik. Bunlar arasında favorimiz açık ara Copenhagen Coffee Lab! Alfama’da gezerken Alfama şubesinde kahve molası verebilirsiniz.
Akşam yemeği için bir gece A Nossa Casa isimli lokal Portekiz mekanına, bir gece de ‘A Cultura do Hamburger’ adı üzerinde burger mekanına gittik. 🙂 Bir geceyi de, Porteguese Pub‘ta muhteşem kokteyllerin yanında atıştırarak geçirdik. Son gecemizde de Tasco da Chico‘da Fado dinledik. Akşam yemeği için ‘Cervejaria Ramiro‘yu da her yerde okuyacaksınız ama biz gitmedik. ‘A Nossa Casa’ da işaretlediğimiz ama gitmeye fırsat bulamadığımız başka bir mekan.
Nata konusuna gelince, açıkçası natayı gördüğümüz HER YERDE yedik. Lizbon içinde en sevdiğimiz ise Manteigaria oldu.
Lizbon’un en ünlü vişne likörcüsü A Ginjinha Bar‘ı da unutmayalım. Buraya mutlaka ama mutlaka uğramaya çalışın. 1.40 Euro’ya vişne likörü shot içiyorsunuz ve her zaman kapısında kuyruk oluyor. O kadar güzel! 🙂
Lizbon gezi rehberi de böylece bitmiş oldu. Gördüğünüz üzere Lizbon’da hiç durmadan yemişiz..ama değmiş!
2020 yılında Portekiz’e tekrar gitmek, bu sefer Faro ve Algarve’yi görmek istiyoruz. Tabii Corona izin verirse!
Herkese güzel geziler olsun.
Instagram ve Youtube’da da varız! gelirseniz seviniriz
Sevgiyle!
https://www.instagram.com/yoldabiblog/
Bir diğer favori Avrupa şehrimiz için, sizi Barselona Gezi Rehberimize alalım! 🙂
Lizbon’u görmeden en sevilen şehirleri açıklamamak gerek sanırım. Bir gün tekrar portekiz’e gitmeyi umuyoruz.
Elinize sağlık çok güzel notlar